
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un çağrısıyla 24 Haziran’da bir araya gelen siyasi partilerin Meclis başkanvekilleri, kurulması öngörülen komisyonun yapısı ve işleyişine dair görüş alışverişinde bulundu. Görüşmede, tüm siyasi partilerin bir hafta içinde komisyona ilişkin bir taslak sunması kararlaştırıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, Meclis’te kurulması gündemde olan komisyona dair yürütülen tartışmaları değerlendirdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 27 Şubat’ta çağrıda bulundu ve PKK de bunun üzerine “fesih” kararı aldı. Gelinen aşamada devlet çağrıya uygun olarak siyasi ve hukuki adımlar attı mı?
Sayın Öcalan tarihsel olarak çok önemli bir sorumluluk üstlendi. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü, aynı zamanda demokratik toplumun inşası amacıyla yaptığı çağrı, kanaatimce başarıya ulaştı. PKK, bu çağrıya uyarak oy birliği ile karar aldı. Pratikleşme sürecinin de Sayın Öcalan’ın önderliğinde devam edeceği belirtildi. Şimdi burada artık siyasi ve hukuki zemin gerekiyor. Bu saatten sonra konuşacağımız her şey gerekliliktir. Kürt sorununun çözümü için bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı ve Abdullah Öcalan bu sürecin de sonuçsuz kalmaması için dünyada çatışma ve çözüm meselelerinde örneği olmayan bir şey yaptı ve silah bırakmayı en başa aldı. Bunula aslında muhataplarına ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha göstermiş de oldu. Ayrıca Türkiye’yi yönetenlerin elinden o şiddet bahanesini de aldı. Artık Türkiye’de siyasi iktidar, ‘terör ile mücadele ediyorum’ diyerek, otoriter uygulamalarını sürdüremeyecek. Bu açıdan da çok önemli. Şimdi kararlar alındı artık pratikleşme gerekiyor. Pratik için siyasi zemin gerekiyor. Siyasi zemin için de Meclis’te bir komisyonun kurulması gerekiyor. Partimiz, defalarca siyasi partilileri, STK’leri ve çeşitli kesimleri ziyaret etti. Görüldüğü kadarıyla komisyon fikri benimsendi.
Süreç bağlamında kurulması beklenen komisyona dair gerçekleşen görüşmede neler konuşuldu?
Partili arkadaşlarımızın verdiği bilgilere göre, Meclis Başkanı siyasi partilerden yazılı görüş talebinde bulunmuş. Daha sonra tekrar bir araya gelecekler ve kararlaştırdıkları veya üzerinde uzlaştıkları yöntemle bir komisyon kurulacak. Meclis tatile girmeden Meclis’te bir komisyonun kurulabileceğini söyleyebiliriz.
Siz bu komisyonun yasa ile kurulmasından yanasınız. Yasa ile veya farklı bir yöntem ile kurulması arasındaki fark ne? Neden ısrarla bu yönlü bir talebiniz var, biraz açabilir misiniz?
Öncelikle hangi yöntem ile kurulacaksa kurulsun; bir komisyonun kurulması demek siyasi olarak bir adımın atıldığını gösterir. Bunu tespit etmek lazım. Ancak komisyonun etkili çalışabilmesi için, devamının gelebilmesi bakımından aynı zamanda kapsayıcı olabilmesi için yasanın gerekli olduğu anlaşılıyor. Yakın geçmişte benzer komisyonlar kuruldu. Eski Meclis Başkanı Cemil Çicek’in inisiyatifi ile anayasa uzlaşma komisyonu kurulmuştu. Aslında o komisyon bir defacto komisyondu. Bir nevi danışmak için kuruldu. Oy birliği şartı ile çalışıyordu ve her parti eşit sayıda üye vermişti. O komisyon daha sonra oy birliği şartını sağlayamadığı için kendiliğinden dağıldı. Amacını gerçekleştiremedi. Başka bazı komisyonlar da kuruldu. Eski çözüm süreci döneminde de komisyonlar kuruldu. Araştırma komisyonu şeklinde kurulan bu komisyonlara ana muhalefet partisi ve diğer partiler üye vermedi. AKP ve BDP bile bu komisyonda uzlaşamadı.
Hangi yöntem ile kurulan komisyon daha işlevsel olur?
Bir an için Meclis Başkanı inisiyatifi ile böylesi bir komisyon kurulduğunu düşünün. O komisyon kurulduktan sonra birçok şeyi konuşacak, tartışacak. Örneğin; silahsızlanmayı öncelikle konuşacaklar. Silahsızlanma sürecinin izlenmesini konuşacaklar. Bu konuda bir güvenceye dayanmaları gerekiyor. Bir yasaya ihtiyaçları olacak. Şu anda bir yasa var ama bütün yetkiler cumhurbaşkanına tanınmış. Oysa siz Meclis zemininde bir faaliyet yürütmek istiyorsunuz. Dolasıyla cumhurbaşkanı o yetkisini Meclis komisyonları için kullanamaz. O yetkisi yok. Meclis komisyonları bağlamında da ya genel kurulundan bir karar çıkaracaksınız ya da bir yasaya ihtiyaç duyacaksınız. Komisyon ne şekilde kurulursa kurulsun, çalışmaya başladıktan sonra birden fazla yasaya ihtiyaçları olduğu ortaya çıkacaktır. Bu sefer hazırlayacakları teklifleri diğer komisyonlara sevk edecektir. Konusuna göre diğer komisyonlara gönderecekler. Bu sefer oralarda tartışmak durumunda kalacaklardır.
Bu süreç için sorun yaratabilir mi?
Belki bazı sorunlara yol açabilir. Ama komisyonun kurulması esas ihtiyacın ne kadar büyük olduğunun anlaşılmasını da sağlayacaktır. Şimdi böylesi bir komisyon kurulmadığı için insanlar meseleyi sadece bir silah bırakma ve silah bırakan insanların Türkiye’ye gelmesi olarak değerlendiriyor olabilirler. Ancak bu işin sadece küçük bir yanını teşkil ediyor. Meclis’te komisyonun kurulması önemli bir adım olacaktır ancak bu komisyon bazı şeyleri tartışıp uzatmak yerine keşke en başından bir yasa ile kurulsa. Çeşitli kanun tekliflerini konuşacak, silahsızlanmayı izleyecek, geçiş dönemi adaletini tartışacak, barışın toplumsallaştırması çalışmasını yapacak ve bir dizi konuyu gündemine alacak bir komisyonun önemli olduğunu ve bu komisyonun muhalefet partilerin katılımı çok önemli bir adım olacağını belirtmek isterim.
Hem iktidar hem de diğer siyasi partiler ile komisyonda tartışılması gereken konuları görüştünüz mü?
Komisyon kurulduktan sonra konu ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarıya ulaştırılması olacak. Bu tip komisyonlar negatif barış sürecinin pozitif barışa evrilmesi, pozitif barış ile birlikte toplumsallaştırılması çalışmalarının yapılması, bununla birlikte yaygın bir demokratikleştirme çalışmalarını yapılması süreçlerinde yer alır. Demokratikleşme ile birlikte geçiş dönemi adaleti çalışmalarının da yapılması lazım. Bunlar aşama aşama gider. Bu tür aşamaları düşündüğümüzde bu tür komisyonların görev süreleri de uzun olur. Bu komisyonun da ömrü uzun olmalı. Bir yerden sonra zaten Anayasa’yı tartışmak durumunda kalacaktır. Her halükarda bu sürecin varılacağı yer yeni bir toplum sözleşmesidir. Eşit yurttaşlık haklarının anayasal güvenceye bağlanmasıdır. İnkarcılığın reddedilerek çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı toplum yapısının kabul edilmesidir. Demokratik topluma giderken anayasal güvenceye bağlanmasıdır.
Komisyona yüklenen misyon bu mu?
Bu komisyondan bunları yapmasını bekliyoruz. Anayasa kısmını bir kenara ayırıyoruz. O farklı. Hem şu an için zamanı var hem de ayrıca Meclis’te bir anayasa komisyonu var. Bu şu anki komisyon özellikle barış çalışmalarının başarılması, silahsızlanma aşamasının gerçekleştirilmesi, silahları bırakanların siyasi ve toplumsal yaşama katılımlarının sağlanması ve bundan sonra atılacak adımlar ile ilgili çalışmaların yapılması ile ilgilenmesini istiyoruz. Bunların hepsini bir kenara bırakın; Meclis’te bulunan siyasi partilerin gelip bu süreci konuşmaları bile çok kıymetlidir. Çünkü bir siyasi zemin oluşmuş olacaktır. O siyasi zemin, hukuki zeminin de önünü de açacaktır.
Komisyonla ilgili nitelikli ve salt çoğunluk tartışması da var. Sizce nasıl olmalı? Hangisi sürecin daha sağlıklı yürümesine olanak tanır?
Nitelikli çoğunluk tartışılabilir. Konuya göre değişebilir bunlar. Komisyonda kurulacak konuların ağırlık derecesine göre bazı konular da nitelikli çoğunluk aranabilir bazı konularda salt çoğunluk aranabilir. Bunun komisyon konuşup tartışması lazım. Her konuyu nitelikli çoğunluğa bağlarsanız ilerleme sağlayamayabilirsiniz. Bazı basit konuları salt çoğunluk ile de aşabilirsiniz. Bence yapacağı işe göre alacağı karara göre belirlemesi lazım.
Komisyonun çerçevesi ve teknik yapısına dair bir taslak hazırlığınız olduğu açıklandı. Önerileriniz neler?
Bir taslağımız var ama biz daha çok ilkelerin konuşulmasını istiyoruz. Çünkü sonuçta biz bir uzlaşı arıyoruz. Komisyonun kurulması aşamasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini daha çok ifade edeceğiz. Dolasıyla o tartışmalarda kendi taslağımız sadece bizde kalacak. Çünkü biz uzlaşma arıyoruz. Fakat komisyonun da çalışabilir olması gerekir. Makul bir sayıda ve kapsayıcı olması gerekir. Bu nedenle sayının aşağı yukarı 35 ve 40 civarında olabileceğini tahmin ediyorum. Sayı çok olursa kendi kendi çok fazla meşgul edebilir. Meclis Başkanı’nın başkanlığında olması istiyoruz. Hiç olmazsa grubu bulunan siyasi partilerin belki dönüşüm olarak görevde bulunması gerekir. Komisyonun bir divanı ve bu divanda tüm partilerin de içinde yer alacağı bir sistemi olmalı. Komisyonun yeteri derecede katibi olmalı.
Komisyon taslağınızı Meclis Başkanı Kurtulmuş’a ne zaman sunacaksınız?
Biz bir taslak sunmayacağız. Arkadaşlarımız, ilkelerimizi ve belirlediğimiz kriterleri Meclis Başkanı ile yapılacak olan toplantıda sunacaklar. Ne şekilde kurulacağına dair adımı Meclis Başkanı atacak. Kanun ile kurulmasında konsensüs olursa bütün bu önerileri başkan bir kanun teklifine dönüştürecektir. Yok eğer Meclis Başkanı Kurtulmuş inisiyatifi ile kurulursa burada da bir çağrıda bulunur ve komisyon devamında kurulur.
Komisyon kimleri dinlemeli veya kimler gelip katılıp sözünü söylemeli?
Bu komisyon, belirli başlıklarda alt komisyonlar kurabilir. Kuracağı bu alt komisyonlar, konusuna göre ilgili sivil toplum örgütlerini, emek meslek örgütlerini, kitle örgütlerini, belirli şahsiyetleri, aydınları ve belirli yapıları davet edip onları dinleyebilir. Onların görüşlerinden yararlanabilir. Şu an iç tüzük buna imkan veriyor. Konuştuğumuz komisyon çok da iç tüzük ile ilgili bir komisyon olmayacak. Eğer kanun ile kurulursa zaten bütün bunları kapsar. Meclis Başkanı kurarsa da kendi çalışma alanını şekillendirecek. Komisyon bu konularda serbesttir. Bir sınır yoktur.
Kurulacak komisyon neleri gündemine almalı?
Bence öncelikli konu bu komisyon çerçeve yasayı gündemine almalı. Böyle bir ihtiyaç var. Eski süreçte çıkarılan yasa ya güncellenip bu duruma uygun hale getirilip bir çerçeve yasa haline getirilmesi ya da yeni bir yasa gündeme getirilip çıkarılmalı. Siz Kürt sorununu demokratik yol ve yöntemler ile çözecekseniz bir çerçeve yasaya ihtiyacınız var. Özellikle silahsızlanma, silahlıların toplumsal ve siyasal yaşama katılmaları, entegrasyon, kırsal kalkınma, geçiş dönemi adaletti, çalışmalara katılanların yasal güvencesi…
Yasaların da değişmesini istiyorsunuz. Örneğin TMK’nin değişmesini de istiyorsunuz, değil mi?
Bu çerçeve yasa, belirli konuları düzenler. Bir alt komisyon bunu çalışabilir. Bir diğer alt komisyon direk silahsızlanma sürecini izleyebilir. Bir başka alt komisyon demokratikleşme için gerekli olan mevzuat taramasını yapabilir. Şu anda Türkiye neredeyse kalıcı OHAL’e sahip. Türkiye mevzuatının gözden geçirilmesi lazım, ayıklanması lazım. İfade, örgütlenme, toplanma özgürlüğünü kısıtlayan hususlar var. Keyfi gözaltıyı sağlayan hususların ayıklanması, infazda eşitlik, infaz hukukunun gözden geçirilmesi, ceza mevzuatındaki adaletsizlerin giderilmesi, yerel yönetimlerde belediye yetkilerinin kısıtlanmasının kaldırılması, kayyım uygulamalarına son verilmesi… O kadar geniş ki. Doğanın katliamına sebep olan ihale yasaları, çeşitli kanunlardır hepsinin gözden geçirmesi lazım. Bir başka alt komisyon ise STK’ler ile barışın toplumsallaşması için çalışmalar yapabilir. Bizim büyük barışı yakalamamız gerekiyor. Mesele sadece negatif barış değil. Bir de pozitif barışı sağlamamız lazım. Çatışma durumunu ortadan kaldıracak şeye ihtiyacımız var. Çok fazla yasaya ihtiyaç duyacaktır.
Komisyonun ‘çözümün merkezi’ haline geleceğini söylersek abartılı olur mu?
Görevlerini iyi belirlemek gerekiyor, ayrıca yüksek beklentilere de girmemek gerekiyor. Sonuçta taraflar var. Kürt hareketi bağlamında Sayın Öcalan’ın baş müzakereci pozisyonunu hiç unutmamak gerekir. Devlet ile yaptığı görüşmeler, DEM Parti üzerinden siyasal iktidar ile yaptığımız görüşmeleri unutmamak gerekir. Bu sorunların tarafları vardır ve bazı konulara onlar da çözüm bulacaktır. Birbiri ile koordineli çalışmayı başarmak lazım.
Adalet Bakanı ile bir görüşmeniz oldu. Konuşulan konular yansıdı, sürecin yasal yönüyle ilgili bir tartışmanız oldu mu?
Bu gündemimizde yoktu. Tamamen pratik sorunlar ile konuştuk. Özellikle cezaevindeki sorunları konuştuk. Bu konular ya komisyon üzerinden konuşulacak ya da bunlar ile ilgili gündemimiz devam edecek. İnfaz yakmalarını konuştuk. Bürokrasinin geldiğini noktayı size açıklayayım; PKK kongresini toplamış ve karar almış ancak cezaevi 30 yıllık mahpuslara ‘PKK’de sürece karşı olanlar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?’ diye soruluyor. Böyle bir soru olur mu? Tutsak ise ‘Ben Sayın Öcalan ne diyorsa onu destekliyorum’ diyor. Ancak infazı yakılıyor.
Bunları konuştunuz mu?
Tabii ki de konuştuk. Biz, ‘Sayın bakan siz hükümet olarak Türkiye’nin en önemli sürecini yürütüyorsunuz sizin alt düzeyde bir bürokratınız veya bir görevliniz bu sorular ile infazını yakıyor. Akıl sağlığı ile alakalı bir problem var’ dedik.
Bakan ne yanıt verdi?
Tuhaf karşıladı; ‘Gerçekten böyle bir şey var mı, böyle bir şey olabilir mi?’ diye şaşırdı. ‘Böyle bir soru olmaması gerekiyordu’ dedi. Biz de İdare ve Gözlem Kurulu’nun kaldırılmasını istedik. Düşünün elinde silah olan silah bırakmış, gelecek Türkiye’ye demokratik yaşama katılmak istiyor. Ancak cezaevindeki 30 yıllık tutsağı şiddete teşvik ediyor. Olacak iş değil.
Talebinize uygun bir pratik gelişecek mi?
Üst düzeyde bir sorun yok. Bakanlık düzeyinde bir problem yok. Ama bürokrasiyi uygun hale getirmesi gerekiyor. Burada sürecin hala siyasi ve hukuki zeminin uluşmamasından kaynaklı bürokrasiye etkisi olarak görüyorum. Meclis’te bir komisyon kurulursa bazı hukuki adımlar atılırsa hemen adapte olur. Olmaz ise bürokrasi ürkektir, en olumsuz yönden yaklaşır. Bu sürecin aşağıya yansımasını istiyoruz. Hukuka aykırı bir şey talep etmiyoruz. İnsanların haklarını talep ediyoruz. Yasaya göre haklarını talep ediyoruz.
Mehmet Aslan – Ömer Güngör / MA