
Türkiye Komünist Partisi (TKP), İsrail’in son dönemde İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırıların, ABD ve NATO destekli uzun vadeli bir savaş stratejisinin parçası olduğunu vurgulayan kapsamlı bir açıklama yayımladı. Partinin Merkez Komitesi imzasıyla paylaşılan açıklamada, Gazze’den Suriye’ye, Lübnan’dan İran’a uzanan saldırıların tekil olaylar değil, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine yönelik emperyalist bir planın parçaları olduğu ifade edildi.
TKP açıklamasında, İsrail’in Gazze saldırılarını bahane ederek bölgede İran yanlısı güçleri hedef aldığı, Hizbullah’ın Lübnan’daki etkinliğinin zayıflatıldığı ve İran destekli unsurların Suriye’den geriletildiği belirtildi. Özellikle son yıllarda İran’ın bölgedeki üst düzey komutanlarına ve nükleer programlarda görev alan bilim insanlarına yönelik suikastların, İsrail’in İran’a dönük doğrudan saldırı planlarının hazırlık aşamaları olduğu ifade edildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Partimiz daha önce yaptığı saptamalarda Gazze saldırıları ve Suriye’deki gelişmelerden sonra sıranın İran’a geleceğini ön gören politik analizler yapmıştı. İsrail’in ABD desteği ile İran’a yönelik saldırıları adım adım hazırlandı. Önce Gazze olayları bahane edilerek İran yanlısı güçlere ciddi suikast ve darbeler gerçekleştirildi. Lübnan’da İran destekli Hizbullah güçleri zayıflatıldı. Suriye’de İran desteği geriletildi. Birkaç yıldır süren suikast ve saldırılar ile İran’ın Suriye, Filistin ve Lübnan özelinde görev yapan komutanları saf dışı edildi. Bunların tümü İran’a saldırı hazırlığının ayak sesleri idi.
Yetmedi, FKÖ’nün etkinliğini kırmak için kuruluşunu destekledikleri Hamas’a provokasyon yaptırarak aylardır süren Gazze Katliamına yöneldiler. Katliamların düzeyi Hamas yöneticilerinin ifşaatlarına neden olacakken Hamas liderlerini birer birer suikast ile katlettiler. Suikastın birinin İran’da gerçekleşmesi de ayrı bir anlam içeriyordu.
İsrail’in amacı, ABD’nin ileri karakolu olarak Ortadoğu’da tam kontrolü ele geçirmek, kendine uyumlu rejimler oluşturmak ve İsrail’in sınırlarını daha da genişletmektir. Gazze saldırısı Sina Yarımadası’nın işgali yoluyla okyanusa inmek ve Sina üzerinden Süveyş Kanalını kontrol altına alma eylemidir. Aynı zamanda Filistin topraklarını tam olarak işgal ve ilhak etme planıdır.
Diğer istikamette ise hedef Suriye’den sonra İran’dır. İran’da kendilerine uygun bir rejim yaratmak ve İran’ı parçalar ayırma planları vardır. Türkiye ve Azerbaycan bu planda İsrail’in doğrudan müttefikleridir.
İsrail’in İran’a son saldırıları ikili bir amaç içermektedir. Birincisi; başarabilirlerse tahrip edici saldırıları sonucunda İran içinde güçlü bir muhalefet ayaklanması ile Molla rejimini yıkmak ve kendi kotrollerinde bir rejim oluşturmaktır. Bu olasılık vardır.
İran Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Devrim Muhafızları Komutanı ve nükleer programlara dahil olan kimi bilim adamlarının aynı anda ve evlerinde uyurken, yatak odalarında roket saldırıları ile öldürülmeleri İran’ın içinden, devletin can damarlarının içine sızmış olmalarının ve istedikleri istihbaratı alabilme yeteneklerinin olduğunu kanıtlamaktadır. İran rejimi için ciddi bir itibar kaybı olan bu durum, İsrail için ise İran içinde toplumsal eylemlerin yönlendirilmesinin koşullarının var olduğunu da göstermektedir. Bu durumda saldırıların amacı, savaş, baskı, terör, yıkım ve ölümlerden bıkmış olan İran halkını Molla rejimine karşı ayaklandırma stratejisidir. Bu olursa savaş uzamaz ve kısa zamanda sonuçlanır.
İkincisi; ise savaşın uzaması durumunda Türkiye’nin NATO üzerinden dolaylı yoldan İran’a karşı bir kara savaşına dahil olacağı, Türkiye topraklarının ABD ve NATO tarafından İran’a saldırı rampası işlevine sokulacağı ve en uç durumda ise olası bir kara savaşında doğrudan İran’a saldıracağıdır. Türkiye, Azerbaycan ve İsrail arasında bunun planları da yapılmaktadır ve bu planlar NATO şemsiyesi altında hazırlanmaktadır.
Bu koşullarda Türkiye’nin iç politik gelişmeleri çok önemli ve belirleyici bir rol oynamaktadır. Bilindiği üzere Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ikinci İmralı Heyeti ile yaptığı ikinci görüşmede “Türkiye ya bizimle anlaşmak durumundadır, değilse emperyalist güçler bölgede kendi planlarını uygulayacaklar ve etkinlik kuracaklar” mealinde bir mesaj vermişti. Türkiye’nin bölgede kilit pozisyonda olan ve hem politik hem de askeri bir etkisi olan Kürt Özgürlük Hareketi ile diyalog geliştirmesinin ana nedeni de bölgedeki durumudur ve Kürt Özgürlük Hareketini kendi yanına çekme planlarıdır. Dolayısıyla bölgede bu karışık dönemde Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin gelişmesi can alıcı önemdedir. Diğer bir gereklilik ise CHP’nin AKP-MHP rejiminin olası bir savaş angajmanına karşı tavır almasıdır. Eğer Barış ve Demokratik Toplum sürecinden yana olan güçler ile CHP arasında farklı bir yaklaşım gelişirse Türkiye’deki siyasal gelişmeler kontrol dışında gelişecek ve maceraya sürüklenme olasılığı yüksek olacaktır. Bu durumda da süreç kesintiye uğrayacak, olağanüstü hal ve seferberlik koşullarında seçimsiz bir faşist diktatörlük sürecektir.
Partimizin yaklaşımı nettir.
İsrail’in ABD ve NATO destekli Siyonist saldırıları ve savaş hemen durdurulmalıdır. İsrail’in, Gazze, Lübnan, Suriye ve İran’a karşı planları bozulmalıdır.
Türkiye’de Barış ve Demokratik Toplum Süreci ilerletilmeli, devlet ve rejimin süreci duraklatma ve erteleme amacı engellenmeli, Ortadoğu’da barışçıl ve demokratik bir sürecin gelişmesi için mücadele edilmelidir.
AKP-MHP Rejiminin CHP’ye yönelik saldırıları durdurulmalı, CHP mücadelede barış ve demokrasi güçleri ile aynı saflara çekilmelidir.
Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni güçler bu amaçlar için aktif bir çalışma yürütmelidir.
Partimiz her alanda bu koşulların oluşması için örgütleri ve kadrolarımız ile günlük çalışmalarını güçlendirmektedir.
Türkiye Komünist PartisiMerkez Komitesi
HABER MERKEZİ