
PKK 12. Kongresinin Medya Savunma Alanlarında 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirildiği PKK Kongre Divanı tarafından açıklandı. Kongre ile ilgili detaylı açıklama henüz yayınlanmadı. Tarihi niteliği nedeniyle partimizin görüşlerini paylaşıyoruz.
TKP MK, kardeş PKK’nin 12. Kongresi’ni devrimci duygular ile selamlar. TKP, bu Kongre’yi demokratik konfederal devrimci süreçte geriye doğru bir adım olarak değil, silahlı yoldan silahsız yolla mücadeleye geçişin ilk adımı olarak yorumlar. Silahsız mücadelenin, faşist rejime rağmen temel şartları oluşmuştur, Kürt halkını asimilasyon ve soykırımla tasfiye etme amacı yenik düşürülmüş, Kürt halkı PKK’nin öncülüğünde siyasi mücadelede, ağır bedeller pahasına büyük kazanımlar elde etmiş, ulusal demokratik birliğini Öcalan’ın önderliği etrafında büyük ölçüde gerçekleştirmiştir.
PKK aslen bu yönde bir açılım ve değişimi 1993 yılından itibaren başlatma kararındaydı. PKK önderi Abdullah Öcalan’ın bu yönde farklı açıklamaları ve girişimleri olmuştur. Barış’a yaklaşma çabası bu 32 yıllık süreç içinde Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından defalarca engellendi.
PKK’nin 1978 yılındaki resmi kuruluşu Sovyetler Birliği ve Dünya Sosyalist Sistemi’nin varlığı koşullarında gerçekleşmiştir. PKK Marksist Leninist yönelimli bir parti olarak kurulmuştur. Ulusal Kurtuluş Hareketlerinin dünya devrimci sürecinin bileşen gücü olarak tarif edildiği o dönemde ulusal kurtuluş hareketleri devrimci nitelik taşıyorlardı ve Dünya Sosyalist Sistemine, Dünya Komünist Hareketine dayanıyorlardı. PKK’nin tüm diğer ulusal kurtuluş hareketlerinden farkı, mücadelesini bir NATO üyesi ülkede sürdürmesi idi. Bu çok belirleyici bir farklılık idi. Dünya Sosyalist Sistemi çökünce koşullar değişti, ulusal kurtuluş hareketlerinin perspektifi olağanüstü daraldı.
PKK bu niteliksel değişimi zamanında değerlendirdi ve o güne kadar olan birinci mücadele dönemini politik olarak değiştirerek ikinci dönem mücadele sürecine yöneldi. Bağımsız Kürdistan stratejisini terk etti, Demokratik Konfederal Cumhuriyet startejisini geliştirdi. Dolayısıyla Kürdistan’ı silahlı mücadele ile kurma stratejisinden, Kürt ulusal sorununu demokratik yoldan çözme ve bu süreçte çıkan engelleri ortadan kaldırma yoluna girdi. Bu yeni bir strateji idi. Türkiye Cumhuriyeti tüm girişimleri yanıtsız bıraktı ve saldırılarına devam etti. PKK buna rağmen Türkiye’de demokratik yolda mücadele perspektifini geliştirdi, silahlı mücadeleyi savunma ve direniş niteliğine dönüştürdü. TC devleti saldırı, imha ve işgal politikalarını devam ettirdiği için silahlı mücadeleyi bu niteliğiyle devam ettirmek zorunda kaldı. Legal alanda Kürt siyasi hareketi oluştu ve parlamenter alanda da yol almaya başladı. Türkiye’de politik yaşama müdahil, etkin bir güç haline geldi. Kürt siyasal hareketi sosyalistler ile birlikte parlamentoda üçüncü büyük güç oldular. Kürt siyasi hareketi ile Türkiye demokratik, devrimci, sosyalist, komünist güçlerinin birleşik mücadelesinin alt yapısını oluşturmasında ve yüz yıldır oluşturulamayan birlikteliklerin yaşama geçirilmesinde belirleyici rol oynadı. HDK bunun somut ifadesi olarak doğdu.
Kürt Özgürlük Hareketi, Türkiye haricinde, Suriye, Irak ve İran Kürdistan’ında, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada yeni mevziiler kazandı. Başure’de siyasi etkisini genişletti ve Şengal’in özgürleşmesi başta olmak üzere kimi alanlarda demokratik yönetim birimleri oluşturdu. Rojava’da özerk ve demokratik bir yönetim oluşturdu, Baas sonrası Suriye’nin yeniden yapılanmasında da mücadelesi ile söz hakkı elde etti. Kürt Özgürlük Hareketi bölgesel bir güç ve uluslararası politikada dikkate alınan bir olgu haline gelmiştir.
İkinci dönem olarak adlandırabileceğimiz son 32 yıllık mücadele sürecinin kazananı PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi olmuştur. Legal Kürt siyasal hareketi tüm engellemelere, partilerinin defalarca yasaklanmasına ve yığınsal tutuklamalara karşın önemli mevziiler kazandı. Partilerin yöneticileri onlarca milletvekilleri halen tutsak, seçimle kazanılan Belediyelere her seçim döneminden sonra defalarca kayyumlar atandı ve bu uygulama güncel olarak sürmektedir. Neki, politikanın cilvesi odur ki, kayyum atanan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk ve terör örgütü üyeliğinden yargıladıkları Sırrı Süreyya Önder ile devlet en üst düzeyde görüşmeler yapmak durumunda kalmıştır.
Tüm anti-demokratik uygulamalara karşın nicelik olarak büyük ve yığınsal, nitelik olarak politik etkisi yüksek bir Kürt Özgürlük Hareketi oluştu. PKK bu koşullarda kongresini topladı. Büyük bir olasılıkla silahlı mücadeleyi ve onun gereği olan illegal askeri örgütlenmeyi terk edecek. Kongre demokratik olmayan bir politik ortamda toplandı. Bunun anlamı demokrasi için meydan okumadır. Devlet “Terörsüz Türkiye” dediği süreçte “terör örgütü” saydığı DEM Parti’nin meşruiyetini tanımak zorunda kalmıştır. Türk devleti İmralı’yla müzakere sürecinin sonunda, Afrin’den Serekani’ye kadar işgal ettiği ve yok etmeyi amaçladığı Rojava Özerk Yönetimini de fiilen tanıma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır. Böylece PKK Kongresi, diktatörlük rejiminden demokrasiye geçiş bakımından tüm muhalefete büyük imkan sağlamıştır. İktidarın elinden “terör” bahanesi alınmış, bu bahaneyle attığı faşizan adımların hiçbir meşruiyeti kalmamıştır.
Kürt halkı örgütlü bir halk durumuna yükseldi. Her Kürt hanesi bir PKK hücresidir. Her hanenin duvarlarında Abdullah Öcalan’ın, şehit gerillaların fotoğraflarını ve PKK flamalarını görmek mümkündür. Bu şu demektir: PKK niteliğini, stratejisini, politikalarını, adını değiştirebilir ama bugüne kadar yürüttüğü mücadele yok sayılamaz, ektiği tohumlar yok olamaz.
Abdullah Öcalan’ın başlattığı barış ve demokratik toplum süreci DEM Parti’nin kolaylaştırıcılığında yürütüldü. Şimdi elçilik görevi bitmiştir. Barış ve demokratik toplum için yeni koşullarda mücadeleyi yükseltme zamanıdır. Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri, Öcalan’ın yönlendirdiği süreci açıkça desteklemeli, bu sürecin hukuki bir zemine dayandırılması için TBMM’de inisiyatif almalıdır. DEM Parti, CHP, legal sosyalist partiler başta olmak üzere tüm barış ve demokrasi güçleri aktif bir demokrasi mücadelesine atılacaklardır. Güncel olan hedef erken seçim mücadelesi ve iktidarı erken seçime zorlamaktır. Her mahallede, semtte, ilçede ve tüm illerde Demokratik Halk Kongreleri’nin kurulması, işletilmesi ve toplumun nabzını elde tutacak organlar haline gelmeleri sağlanacaktır. İşçi sınıfı içinde İşçi Konseylerinin kurulması ve işletilmeleri sağlanacaktır. Sendikalar, demokrasi mücadelesinin aktif birer unsuru haline geleceklerdir. İşçi sınıfının ekonomik mücadelesi ile Türkiye halklarının demokrasi mücadelesi birlikte bir güç haline gelecek, böylece ekonomik mücadele siyasal içerik kazanacaktır.
Konu “PKK bitsin de nefes alalım” konusu değildir. Bayram havası dönemi hiç değildir. 50 yıllık ve binlerce şehidi olan bir hareketin yeni koşullarda mücadeleyi devam ettirmesi konusudur. Değilse bu savaş kırk yıl daha da sürebilirdi ve kazananı olmazdı. Bugüne kadar yürütülen ve aslında 90’lı yılların başında sonuçlandırılabilecek olan savaş amaçlarına ulaşarak ve stratejik kazanımları ile sonuçlandı. Kaybedilen 32 yıllık süreç ise yine Kürt halkı açısından legal alanda örgütlenme, yığınsallaşma ve parlamenter kazanımlar ile sonuçlandı. Kısacası neresinden bakarsanız bakın kazanan Kürt Özgürlük Hareketi olmuştur.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti devleti ve iktidarının adım atma zamanıdır. PKK’nin tek taraflı ateşkes ilan etmesine rağmen 27 Şubat çağrısından beri askeri saldırılarını sonlandırmayanlar şimdi sürece uygun konum almak zorundadırlar. Bu açıklamanın kaleme alındığı dakikalarda dahi Medya Savunma Alanlarına yönelik askeri saldırılar sürmektedir. Askeri operasyonlara derhal son verilmelidir. Belediyelere atanan kayyumları kaldırmak, başta Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Ekrem İmamoğlu olmak üzere tüm HDP’li, DEM Partili ve CHP’li siyasetçilerin serbest bırakılmalarını sağlamak, siyasi tutsaklara af uygulamak, bilmediğimiz ama aralarında mutabakata vardıkları şekilde Abdullah Öcalan’ın yaşam ve çalışma koşullarını düzenlemek, hatta serbest kalmasını sağlamak devlet ve iktidara düşen görevlerdir. Buna bağlı atılacak demokratikleşme adımları başta sendikal alan olmak üzere, medya yasakları, meslek yasakları gibi konularda olumlu yönde sonuçlar getirecektir. Grev ve genel grev önündeki tüm yasal sınırlamalar kaldırılmalıdır. Kürt ulusal sorunun adil, demokratik ve barışçıl çözümü için atılacak ileri adımlar Türkiye’nin demokratikleşmesini, Türkiye’nin demokratikleşmesi de işçi sınıfı ve tüm yoksul emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal haklarının genişlemesini beraberinde getirecektir.
TKP MK, yürütülen barış ve demokratik toplum süreci ile PKK 12.Kongresi duyurusunu bu şekilde değerlendirmekte, tüm parti örgütlerini ve legal alandaki çevresini bu doğrultuda yeni dönemde çalışmalarını güçlendirmeye, legal çevremizi işçi konseylerinde ve demokratik halk meclislerinde daha güçlü örgütlenmeye çağırmaktadır.
Türkiye Komünist PartisiMerkez Komitesi10 Mayıs 2025