Suriye’de 8 Aralık 2024 tarihinde BAAS rejimi devrildikten sonra geçici yönetime getirilen Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ), kıyı bölgelerindeki Alevilere, ardından Dürzi halklarına yönelik saldırıları öz savunmanın kadınlar açısından hayati önemini bir kez daha gözler önüne serdi. HTŞ kontrolündeki bölgelerde kaçırma, alıkoymalar, kimlik temelli infazlar ve katliamlar artış gösterirken, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) verilerine göre Alevilere yönelik katliamda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az bin 383 kişi yaşamını yitirdi.
Uluslararası Af Örgütü 28 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Şubat 2025’ten bu yana Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama vilayetleri genelinde kimliği belirsiz kişiler tarafından yaşları üç ile 40 arasında değişen en az 36 Alevi kadının ve kız çocuğun kaçırıldığına ve alıkonulduğuna ilişkin bildirimler aldıklarını belirtti. Açıklamaya göre, beş Alevi kadın ve 18 yaş altı üç Alevi kız çocuğun gündüz vakti alıkonulduğu belgelendi. Uluslararası Af Örgütü, aynı zamanda Suriye Feminist Lobisi’nden 28 ek kaçırma ve alıkoyma olayıyla ilgili bildirimler aldı. Bunlar arasından 14 kadın ve kız çocuk serbest bırakıldı. Ancak geri kalanların akıbeti ve nerede tutulduğunun ise bilinmediği aktarıldı.
ÖZERK YÖNETİM’DE YENİ BİR YAŞAM
HTŞ’nin baskı ve saldırılarından kaçan Aleviler, çözüm gördükleri Kuzey ve Doğu Suriye’de hem güvenlik hem de eğitim başta olmak üzere birçok haklarına yeniden kavuştu. Özerk Yönetim’in kontrolündeki kantonlara yerleştirilen ailelerin, barınma ve temel ihtiyaçları karşılanırken çocuklar da Özerk Yönetim’in okullarında eğitime başladı. Kongra Star Koordinasyonu üyesi Jiyan Hissên, öz savunmanın önemine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘HALKLAR HTŞ’Yİ BİLİYOR’
Suriye’nin son 14 yıldır kriz içerisinde olduğunu ve BAAS rejiminin düşmesi ardından halkların sürece çözüm umuduyla yaklaştığını belirten Jiyan Hissên, “Dışardaki tüm güçler, Suriye’nin parçalanmasını istediler. Suriye’de değişen rejimle başa gelen geçici hükümetin kim olduğunu Suriye halkları biliyordu. Önceden Cephet-el Nusra idi, daha sonra El Kaide oldu en son hali de HTŞ idi zaten. Onları tanıyan herkes onların geçmişini de biliyordu. ‘Şam’ı yöneteceğiz’ dediler. Halklar onların gelmesiyle neler yaşanabileceğini biliyordu ve HTŞ başa geldikten sonra Suriye kıyılarında Alevileri hedef aldı” diye belirtti.
TALAN, TACİZ VE TECAVÜZ ZİHNİYETİ
Kıyı bölgelerindeki Alevilerin “rejimle ilişkili” oldukları gerekçesiyle katliamlarla yüz yüze bırakıldıklarını hatırlatan Jiyan Hissên, ancak köy ve ilçelerdeki çoğu yurttaşın sırf Alevi kimlikleri sebebiyle hedef alındığını dile getirdi. Talan, taciz ve tecavüzlerle kadının ve doğanın hedef alındığını anımsatan Jiyan Hissên, “Kadınlar kaçırıldı, tecavüze uğradı ve katledildi. Hatta hala pek çok kadının akıbeti bilinmiyor. Buna dair büyük bir sessizlik var. Özellikle kadınlar ve çocuklar bu saldırılarda hep hedef alınan kesimlerdi ve bu saldırılar hala devam ediyor. Basının sessizliği bu grupları cesaretlendirdi ve aynı saldırıları Dürzilere yaptılar. Dürzi halkları, Süveyda’da büyük saldırılara maruz bırakıldı. Bu rejimi tanıyoruz. Farklı halkları, ne bir arada yaşamı, ne demokrasiyi, ne kadınları ne de özgürlüğü kabul etmiyorlar” dedi. Bunlara karşı Özerk Yönetim’de yer alan kadınlar olarak Suriyeli tüm kadınlar için mücadele ettiklerini belirten Jiyan Hissên, “Rojava Devrimi”nin başladığı günden bu yana alternatif olanı, yeni yaşamı esas aldıklarını ve öz savunma temeli örgütlülük geliştirdiklerini dile getirdi.
ÖZ SAVUNMANIN ÖNEMİ
Saldırılara karşı öz savunma temelinde örgütlemenin önemini bir kez daha anladıklarını vurgulayan Jiyan Hissên, “Rojava Devrim’i sürecinde ikiye bölünen Suriye’de bu yapılar içerisinde yer almak istemedik, Kuzey ve Doğu Suriye halkları olarak kendi sistemimizi kurduk. Bu sistem Özerk Yönetim sistemi. Kendimizi eğitip öz savunma temelinde örgütledik. Halkın kendi kendisini yönetebilmesi, kendi sistemini kurmasına dönük yol almaya çalıştık. Bir kalıp içerisine sıkışarak bir şeyler ezberleyen ve bunu dayatan bir sistem kurmadık. Özerk Yönetim’de dönemin ihtiyaçlarına ve koşullarına göre değişim dönüşümü esas alan bir sistem kuruldu. Bu 14 yıllık sistemde halkların mücadelesi ve bir aradalığı ile tecrübe kazandık. Halk savunması, kadın savunma birlikleri yönünde önemli yollar kat ettik. Bu sistem içerisinde kadınlar, pek çok kazanım elde etti. Bunların başında da kadın öncülüğü geliyor. Kadınlar devrimin her alanında yer aldı ve her alanda söz sahibi oldu. Kadınların ordulaşması, savunma temelinde bir araya gelmesi bizim için çok önemliydi. YPJ’nin varlığı sadece ‘elimize silah aldık ve savaşacağız’ gibi bir zihniyetten çok öz savunmayı hedef aldı. Yoksa eline silah alıp çatışmaya giren pek çok örgütten bir farkı olmaz bu ordulaşmanın” ifadelerini kullandı.
Öz savunma ile kadının evinde kendisini, çocuklarını, mahallesini ve toplumunu savunmasını esas aldıklarına dikkat çeken Jiyan Hissên, mücadelelerini bu temelde büyütmeyi esas aldıklarını söyledi. Alevilerin de bu temelde öz savunma gücünün önemini anladıklarını belirten Jiyan Hissên, “Bakın Dürziler de aynı saldırılara maruz bırakıldığında kendileri için çözüm arayışlarına girdiler. Bu sayede Alevi halklarının yaşadığını belki de tam olarak yaşamadılar. Mesela buraya gelen Alevi kadınlar buradaki sistemi gördüğünde bir parçası olarak eğitim görmek istediklerini söylediler. Zaten en başından buraya kurtulmak için geldiler. Ancak buraya geldikten sonra kurtuluşu da Özerk Yönetim sisteminde gördüler. Buraya gelmek onlar için de farkına varma süreciydi. Geri dönmeyi bekledikleri topraklarında bu sistemi kurmak istediklerini dile getirdiler. Kadınlar özellikle kültürlerini, tarihlerini ve topraklarını koruyabilmek için nasıl bir rol ve misyon edinmeleri gerektiğinin bilinciyle öz savunmalarını oluşturmak istiyor” diye belirtti. Özerk Yönetim’de öncü rol alan kadınların mücadelelerini daha da büyütmeyi hedeflediklerini söyleyen Jiyan Hissên, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü bu kararlılıkla karşıladıklarını dile getirdi.
SON
MA / Ceylan Şahinli