
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta kamuoyuna duyurduğu “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na dünyanın dört bir tarafında yankı uyandırdı. En önemli destek ise çatışmalı süreçlerde çocuklarını kaybeden ailelerden geldi. Aileler uğruna çocuklarını kaybettiği barışın sağlanması için devlete adım atması çağrısı yapıyor. Bu ailelerden biri de sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü Sur’da katledilen Rozerin Çukur’un ailesi
Rozerin Çukur (17) Amed’in Sûr ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında 8 Ocak 2016’da keskin nişancılar tarafından katledildi. Ailesi, günlerce çocuklarının cenazelerinin verilmesi için nöbet tuttu. Ailenin eylemleri sonucunda ancak 5 ay sonra 8 Haziran 2016’da kızlarının cenazeler teslim edildi. Bir yandan evlat acısı yaşayan aile bir taraftan da adalet mücadelesini sürdürüyor.
DEVLET NE YAPTI?
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürecin anlamlı olduğunu dile getiren baba Mustafa Çukur, bu sürecin siyasete malzeme yapılmaması gerektiğinin altını çizdi. Çukur, “Çünkü insanların beklentileri ve ümitleri var. PKK silahını bıraktı, kendini fes etti. Peki devlet bu güne kadar ne yaptı? Faili meçhul bir sürü dosya var, hasta tutsaklar var. Rozerin’in davası onların kanunlarına göre 4 yıl önce tamamlanmış olması gerekiyor. Ama neredeyse 10’uncu yılına girdi hala bir sonuç yok. Bir süre sonra ‘Zaman aşımına girdi’ diyerek dosyayı kapatacaklar” dedi.
ÖCALAN OLMASAN SÜREÇ İNANDIRICI OLMAZ
Sürecin olumlu ilerleyebilmesi için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanıp çalışma koşullarının yaratılması gerektiğini vurgulayan Çukur, “Abdullah Öcalan olmadan bu süreç ilerlemez ve inandırıcı da olmaz. Bu kadar ciğerim yanmış eğer bir huzur olursa, o zaman acım diner. Ama bu sürecin de diğer süreçlere benzemesinden korkmamamız için o güveni verecek adımlar atmalılar. Bu adımlar arasında tutsakların özgürlüğü, ana dilde eğitim, faili meçhullerin failleri açıklanmalı, hala devam edenlerin dosyası sonuçlanmalı” diye belirtti.
‘HERKES SÜRECE SAHİP ÇIKMALI’
Tüm halklara seslenen Çukur, “Bu dava sadece Kürtlerin davası değil. Bugün bizim canımız nasıl yanıyorsa polis ve askerinde ailesinin canı da yanıyor. Ama biz bu acımızı mezara kadar mı götüreceğiz. Sonuçta bizden sonraki topluluğa da aynı acıyı yaşatma hakkımız yok. Ben diyorum ki, tamam ben çocuğumu kaybettim ama artık yeter, daha fazla kimse çocuğunu kaybetmesin. Ama bu sadece benimle de olmaz. Bize karşı olan tarafında kaybı oldu, onlarda bu davaya sahip çıkmalı, kimsenin dolduruşuna gelmesinler. Onun için herkes bu sürece sahip çıksın” çağrısında bulundu.
Heval Önkol / MA