
Yeni Özgür Politika’da kaleme aldığı yazısında Veysi Sarısözen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AKP, MHP, DEM Parti ittifakı” açıklamasının ardından muhalif kanallarda yükselen eleştirileri sert sözlerle hedef aldı. Sarısözen, bazı muhalif yorumcuların Kürt halkını “Cumhuriyet karşıtı” olarak gösterdiğini ve bu tutumun sol değerlerle bağdaşmadığını belirtti.
Yazısında, yakasında komünist rozeti taşıyan bazı isimlerin ekranlarda Kürt halkını hedef alan açıklamalarını eleştiren Sarısözen, bu figürlerin “sosyal-şoven” bir çizgide durduğunu ve Kürt halkının yüz yıllık mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalıştığını savundu.
Yazının tamamı şu şekilde:
Erdoğan “AKP, MHP, Dem Parti ittifakı” deyince her kafadan bir ses çıktı. Bu seslerin sahipleri kendilerini “cumhuriyetçi” diye tanıtmakta ve İslamcılar gibi Kürtlerin de “cumhuriyetle dertleri” olduğunu çıkarıldıkları ekranlarda anlatıp duruyorlar.
İzliyorum, hepsi birer Fransız “ihtilal-i kebiri” zamanından bugüne sıçramış birer Robespiyer, Danton, Marat misali neredeyse Bastil’e yürüyecekler.
Cumhuriyet nedir? Soya, sopa dayanmayan bir devlet biçimidir. İster seçimle gelirsin, ister darbeyle, Cumhuriyet’i keyfine göre idare edersin. Miadın dolunca defolup gidersin. Yerine faşisti de gelebilir, liberali de. Kim gelirse gelsin Cumhuriyet Cumhuriyet olmaktan çıkmaz. Tarihte Sovyet Cumhuriyeti de vardı, İslam Cumhuriyeti de. Üniteri de vardı, federatifi de.
Türkiye’de Cumhuriyet tehlikede mi? Padişahların varisleri “devlet babamızın malıydı, biz de varisleriyiz, malımızı isteriz” mi diyorlar? Kim bunlar? Bilen var mı?
Adamın biri yakasında “komünist” rozeti, koynunda ay yıldızlı madalyon DEM Parti’nin Cumhuriyetle “derdi” olduğunu, o nedenle de Cumhuriyetle “derdi” olan AKP’yle ittifak kurduğunu ağzına sakız yapmış, çiğneyip duruyor.
Cumhuriyet demek bir çeşit devlet demek. Soralım: Bir avuç para babası dışında devletle derdi olmayan var mı?
“Var.” “Cumhuriyetçiyim” diyenin Kürt halkıyla “derdi” olduğu için “Cumhuriyet” dediği devletle derdi yok. “Cumhuriyet tehlikede” derken, “Türk ulus devleti tehlikede” diyemediği için saklanmak zorunda kalıyor.
Yani sakız çiğneyen adamımız safkan sosyal-şoven. Cumhuriyetten Kürt halkının eşitliğini çıkar, geriye demokratik olmayan Cumhuriyet kalır. Cumhuriyete Kürt halkının eşitliğini ekle, devlet demokratik cumhuriyet olur. Kurulduğu günden beri Türkiye Cumhuriyeti devletinde emekçiler, dindarlar, komünistler, Kürtler, Aleviler gün yüzü görmedi. Gün yüzü görenler döneklerdir. İşçiyken sarı sendika ağası olanlardır. Dindarken Diyenet imamlığına tırmananlardır. Kürtken, Aleviyken aslını inkar edenlerdir. Bir de komünist kılığına girip de “Cumhuriyetçilik” oynayanlardır.
Çok kurnazlar, Kürt’e kan kusturan Ergenekoncularla, sabahtan akşama kadar Kürtlere küfreden Yılmaz Özdil benzerleriyle ittifaklarını “Cumhuriyetçilerin ittifakı” diye solculara yutturmaya çalışıyorlar.
Hitler’i artık saymayalım, Trump da bunlar gibi cumhuriyetçidir. Partisinin adı bile öyle. Şara’nın devleti de bir Cumhuriyettir. Arap cumhuriyeti. Netenyahu İsrail devletini padişahlık mı yaptı?
“Koynunda ay yıldızlı madalyon”, yakasında bir “komünist” rozeti olan adam “Türk Cumhuriyeti”nin savunucusudur. Kürt’ün “derdi” İstiklal savaşının ilk yıllarında Türk-Kürt ittifakıyla kurulan ve ilk anayasasında Kürt halkına muhtariyet tanıyan “cumhuriyeti” Kemalistlerin “Türkleştirmesindendir.” Cumhuriyet devrimini çalmış olmasındandır.
Yazıyorlar: O zamanlar Kürtler hilafetçiymiş de, Şeyh Said o nedenle ayaklanmışta, falan filan. Utanmazlar, İttihatçı Kemalistlerin de son ana kadar hilafetçi olduğunu bilmezden geliyorlar. O zamanların Türk milletinin “kırmızı çizgisi laiklikti” diyeni tımarhaneye atarlar. Hilafetçi Türk milleti küresel işgalcilere nasıl ayaklandıysa, hilafetçi Kürt milleti de o zamanlar işgalci devlete karşı ayaklandı. O zamanın Türkleri ne kadar milli kurutuluşçu iseler, o zamanın Kürtleri de o kadar milli kurtuluşçu idi.
Varsın Erdoğan “AKP, MHP ve DE’Mle yürüyeceğiz” desin. DEM Parti’nin yürüdüğü yol belli. Kürt halkının yüz yıldır yürüdüğü yol. Belli olmayan Erdoğan’ın yolu. Ya devletinin “bekası” adına Kürt halkıyla “ortak bir yola” girecek ya da hepten yoldan çıkıp, uçuruma yuvarlanacak.
Çakma “komüniste” gelince onun zaten yürüdüğü yol yok. “Ulus devlet durağında” zaman öldürüyor. Bir takım muhalif kanallarda önüne konan “ulusalcı çorbayı komünizm sosu katıp” kaşıklıyor.
HABER MERKEZİ