
Cumhuriyet gazetesinde yer alan bazı yazarlar, Sözcü ve Nefes gibi gazetelerdeki köşe yazarlarıyla birlikte bir bildiri yayımlayarak “Cumhuriyet uçurumun eşiğinde” uyarısında bulundu. “Cumhuriyetçiler” imzasıyla kamuoyuna sunulan bildiride, cumhuriyetin korunması gerektiği vurgulansa da demokrasi ve özgürlük gibi temel kavramlara yer verilmemesi eleştirilere yol açtı.
Yeni Yaşam gazetesi yazarı Veysi Sarısözen, söz konusu bildiriyi sert sözlerle eleştirdi. Sarısözen, bildiriyi kaleme alan çevrelerin, demokratik değerlere sırt çevirdiğini ve Fransız Devrimi’nden alınan “eşitlik” ve “kardeşlik” sloganlarını öne çıkardığını ancak “özgürlük” ilkesini görmezden geldiklerini ifade etti.
Yazının tamamı şu şekilde:
Cumhuriyet Gazetesi’nin köşe yazarlarının büyük çoğunluğu TBMM’de adı konulan süreci başarısızlığa uğratabilmek için, “kardeş” gazetelerin, Sözcü’nün, Nefes’in köşe yazarlarıyla bir cephe kurmuşlar. Bula bula da isim olarak yakalarına “Cumhuriyetçiler” ismini rozet yapıp takmışlar. Yunus Nadi’nin hatırasına hürmeten olsa gerek.
Türkiye hakkında bilgisi kıt bir Fransız, bunların rozetlerine baksa, ülkede krallık ya da sultanlık rejimi olduğunu, bunların da kralcılara karşı mücadele ettiğini sanır ve hazırlanan “uçurumlu” bildiriyi önüne uzattıklarında okumaya bile lüzum görmeden imzasını atabilir. İmzayı okuduğunuzda imza sahibinin Danton ya da Marat’nın yedi göbek öteden torunu olduğunu görürseniz şaşırmayın. Bu Fransız ne de olsa 1789 Fransız “ihtilal-i kebirinin” mirasçısıdır. Dedeleri “cumhuriyetçiliği” okyanusları aşarak Amerika’ya götürdükleri için, Türkiye denilen ülkede hala “Cumhuriyet” uğrunda dehşetli bir savaş olmasını hayretle öğrendiğinden, “dedelerim ta Amerikalara Cumhuriyeti götürdü, ben de bir turist Fransız olarak geldiğim şu Krallık altında eziyet gören ülkeye Cumhuriyeti getirmek isteyenlere yardım edeyim” diyerek, imzayı basar.
Ben “uçurumlu” bildirinin altındaki imzalara baktım. “Her halde dedim, bunlar Abdülhamit zulmünden Fransa’ya göç eden Jön Türklerin, o zamandan beri Türkçeyi unuttukları ve olup biten tarih ilgilerini çekmediği için Türkiye’de Padişahlığın devam ettiğini sanan torunları olmalı”. Aziz Nesin bu gibilerle ilgili bir manzume yazmıştı. Onu hatırladım. Şöyle bir şeydi: “İkamet eder iken-Mösyö Jösvi Paris’te-Lisan-ı Fransevi öğrendim tam sekiz derste-Ön Matmazel, ön Madam ederler iken ubur-Yollarını beklerdim maten suvar e tujur.” Bu Fransızlaşan talebenin babasının da oğlundaki bu değişimi yana yakıla şöyle anlattığı rivayet edilir: “Bizim oğlan bina (yani gramer) okur-Döner döner yine okur.”
“Uçurum” bildirisinin altındaki imzaların sahiplerini tanımam. Ama bildiriyi tezgahlayanlar hakkında bilgim var. Sahte diplomaların kol gezdiği Türkiye’de bunlar da bir yağlı boyacıya sahte bir “TKP” tabelası yaptırmış, kapılarına asmışlardır. Şimdi sahte diplomalı Abdülhamitin torununun Cumhuriyet’i yıkıp, Dolmabahçe’de tahta oturmasını önlemek için kolları sıvamış, “Cumhuriyetimiz uçuruma düşecek” diye slogan atıyorlar.
Çok tuhaf: Cumhuriyet’in kendisi maşallah “turp gibi” ve de demokrasiyi çoktan uçuruma atmış. Abdullah Öcalan ve Dem Parti, biraz tereddütlü olsa da Cumhuriyet Halk Partisi, yani Cumhuriyeti “demokrasisiz” kuran parti, uçurumun dibinde can çekişen demokrasiyi son bir gayretle kurtarmak, yeniden hayata döndürmek, “demokratik cumhuriyet”i kurmak için çırpınırken, bunlar demokrasiyi yüz yıldır vura kıra, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 15 Temmuz’da darbeliye darbeliye sonunda komaya sokmuş olan Cumhuriyet’i “kurtarmaya” kalkmışlar.
Beş-altı satırlık “Uçurumlu” bildiride Cumhuriyet var, Fransız ihtilal-i kebirin sloganları arasında olan “kardeşik” var, hatta, biraz garip kaçmış olsa da “planlı ekonomi” bile var, ama demokrasi yok. Evet, tek bir kelimecikle olsun demokrasi yok.
Cumhuriyet gazetesinde sahte tabelalı partinin temsilcisi Zülal Kalkandelen bildirisini, Türkiye’de “eşit vatandaşlık var” diyerek pekiştirmiş. “Yasalar önünde eşitlik” varmış. Var olmasına var da “Türküm doğruyum” filan dersen var.
Eh, böylece Fransız ihtilal-i kebirinin “eşitlik” sloganını da yakasına takmış olan Cumhuriyetçi, nedense “üçüncü” sloganı kırpmış; “özgürlük” rozetinden “uçuruma düşmüş.”
Evet, “uçurumlu” bildiride ne demokrasi kavramı var ne de özgürlük kavramı. “Paris’te lisan-ı fransevi öğrenen” bu Cumhuriyetçiler, tahmin edebileceğiniz ve babalarının şikâyet ettiği gibi Fransız devriminin sloganını tam olarak bir türlü ezberleyememişler. Akıllarında “eşitlik, (yani egalite), kardeşlik (yani fraternite)” kalmış, “özgürlüğü (yani liberte’yi)” unutmuşlar. İttihat Terakki’den kalma, ya da Atatürk’ün “sahte TKP”sinden kalma Kalkandelen’in, bu uzun “tarihi yaşı” unutkanlığını açıklayabilir.
Kusuruna bakmayalım.
O kadar kusur böyle Cumhuriyetçilerde de olur.
Ciddiye alınacak bir halleri yok.
HABER MERKEZİ