
Dünya genelinde eşitlik ve özgürlük taleplerinin yükseldiği, kazanılmış hakların asla terk edilmeyeceğinin vurgulandığı, direnişin devam edeceğinin haykırıldığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, farklı coğrafyalardan gelen kadınların eşitlik mücadelesini vurgulamak için bir araya geldiği önemli bir gündür. Kadınlar, cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çekmek ve protesto etmek için alanlara çıkmaktadır.
8 Mart 1857’de Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında başlayan yangın, kadınların 167 yıldır süren direniş meşalesine dönüşmüştür. Yaklaşık 40 bin kadın işçinin daha iyi çalışma koşulları talebiyle başlattığı grev, polislerin fabrikayı kilitlediği ve 120 kadının yangında hayatını kaybettiği trajik bir olay olmuştur.
Dünya Kadınlar Günü, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde gerçekleşen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderleri Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg’un önerisiyle kabul edilmiştir. Bu öneriyle 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasına karar verilmiş ve daha sonra tüm dünyada kutlanmaya başlanmıştır.
Bugün, Rosa Luxemburg’un mirasını yaşatmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Rosa Luxemburg Vakfı, kadınların küresel mücadelesine katkıda bulunmaktadır. Vakıf, demokratik sosyalizmi ve feminizmi bir arada savunarak, kadınların temel sosyal haklara sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve mücadelelerine destek olmak için çalışmalarını sürdürmektedir.
Kadınların, Rosa Luxemburg’un bıraktığı mirasa sahip çıkarak, küreselleşen mücadelelerinde önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir. Dayanışma, mücadele ve eşitlik temelinde yürütülen çalışmalar, kadınların hakları için verilen mücadelenin güçlenmesini sağlamaktadır. 8 Mart, tüm kadınların bir araya gelerek güçlerini birleştirdiği, görünürlüklerini artırdığı ve mücadelelerine devam ettiği önemli bir gün olarak kutlanmaktadır.