
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” Cenevre Üniversitesi’nde tartışıldı. Cenevre Kürt İnsan Hakları Merkezi, Serhildan Dayanışma Ağı, Cenevre Demokratik Kürt Toplum Merkezi ve Cenevre Öğrenci Sendikası CLAE tarafından Cenevre Üniversitesi Uni-Mail kampüsünde “Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve inisiyatifi, Kürdistan’da ve dünyada demokratik ve barışçıl bir çözüm için projeler” başlıklı bir konferans düzenlendi.
Modaratörlüğünü İsviçreli Av. Olivier Peter’in yaptığı konferansa konuşmacı olarak Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Üyesi Nilüfer Koç ve Cenevre Uluslararası ve Kalkınma Çalışmaları Yüksek Lisans Enstitüsü (IHEID) profesörlerinden ve Birleşmiş Milletler (BM) raportörlerinden Miloon Kothari katıldı.
OLİVİER PETER: ADALET OLMADAN BARIŞ DA OLMAZ
Konferansın açılış konuşmasını yapan Av. Olivier Peter, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümüne dönük başlattığı sürecin önemini işaret ederek, uluslararası anlamda önemli bir yere sahip olan Cenevre’nin bu sürecin önemli destekçilerinden birisi olması gerektiğini kaydetti. BM’nin dünyada barışı sağlamak gibi görev ve sorumluluğunun olduğunu hatırlatan Peter, “BM üyesi her ülke altında imzası olduğu uluslararası antlaşmalar gereği barışı sağlamak ve barış süreçlerine destek vermek gibi bir sorumluluğa sahip” dedi.
Abdullah Öcalan ve “Kürt Özgürlük Hareketi”nin Kürt sorununun çözümü için tarihi kararlar alma sürecinde olduğunu belirten Peter, “Tarihsel bir sürecin eşiğindeyiz. Bugün Türkiye’de ve Kürdistan’da binlerce insan adalet bekliyor. Bu süreç sadece silahların bırakılması anlamına gelmiyor, aynı zamanda savaşı yaratan nedenleri ortadan kaldırmayı da gerektiriyor. Hepimiz iyi biliyoruz ki, adalet yoksa barış da olmaz” diye belirtti.
NİLÜFER KOÇ: DEVLET KÜRTLERİ YENEMEDİ
Kürt siyasetçi Nilüfer Koç, Kürt sorununun tarihsel boyutuna ve Abdullah Öcalan’ın yakalanma sürecine değinerek, “Çöktürme Eylem Planı” adı altında Türk devletinin son 10 yılda Kürtlere karşı bütün gücüyle bir savaş yürüttüğünü belirtti. Nilüfer Koç, “En ağır saldırılara rağmen Kürtleri yenemediler. Temel amaçları hem Suriye’de özerk bölgeyi hem de PKK’yi bir bütün olarak ortadan kaldırmaktı. Ama başaramadılar. Kürtler ağır bedeller verdi, ama özgürlük adına direndiler. Hem dünyada hem de Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisiyle Türkiye yeniden Abdullah Öcalan ile bir süreç başlattı. Bu talep devletin en milliyetçi kanadından, yani Devlet Bahçeli’den geldi. Hatta Önder Apo’yu mecliste konuşmaya davet etti. Önder Apo da atılan böylesi bir adıma olumlu karşılık verdi. Kürtler oldukça politik bir halk. Devlet tüm gücüne rağmen Kürt halkının iradesini kıramadı. Önder Apo tüm bu gelişmeleri dikkate alarak, yeni bir sürecin başlangıcı sağlayan tarihi bir çağrı yaptı. PKK öncesinde, Kürtler kendi kimliğini açığa vurmaktan korkuyorlardı. PKK’nin yarattığı önemli kazanımlar sayesinde Kürtler önemli kazanımlar elde etti. Artık kimse onları inkâr edemez ve görmezlikten gelemez. Önder Apo, Kürt Özgürlük Hareketi’nin önüne artık yeni bir dönem koyuyor. Savunduğu paradigmanın ve fikirlerin her yerde yaşam bulmasını istiyor” diye konuştu.
‘ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ’
Nilüfer Koç, alınan kararların hayata geçmesinin devletin atacağı somut politik ve hukuki adımlara bağlı olduğunu kaydederek, “Bütün kesimleri bu sürece ortak etmek istiyor. Tarihi çağrıyı yapmadan önce birçok kesime mektup yazarak, onların düşüncelerini aldı. Bugün de bu süreci toplumsallaştırmak istiyor. Şimdi ise her kesimden entelektüel çevrelerle görüşüp onlarla bu süreci tartışmak ve görüşlerini paylaşmak istiyor. Bu kapsamda ‘Abdullah Öcalan’la görüşmek istiyorum’ diye bir kampanya başlatıldı. Herkes bu kampanya destek olmalı ve Önder Apo’nun özgürlüğü savunmalı”dedi.
KOTHARİ: ÖCALAN’DAN ÖĞRENECEĞİMİZ ÇOK ŞEY VAR
Cenevre Uluslararası ve Kalkınma Çalışmaları Yüksek Lisans Enstitüsü profesörlerinden ve BM raportörlerinden Miloon Kothari, Abdullah Öcalan’ın fikirleri üzerine sunum yaptı. Prof. Kothari “Abdullah Öcalan’dan ve Kürt hareketinden öğrenmemiz gereken çok şey var. Kürt Özgürlük Hareketi cesur olduğu kadar ideolojik bir hareket. Sayın Abdullah Öcalan ortaya koyduğu fikirleriyle dünyada çok benzeri olmayan bir hareket yarattı. Abdullah Öcalan’ın ve Kürt hareketini diğerlerinden farklı kılan en önemli unsur, savunulan fikirlerin hayata geçirilmesi, yani pratikte bir karşılık bulması. Bu çok kolay gerçekleşen bir durum değil” dedi.
Abdullah Öcalan’ın fikirlerini kendi gerçekliğini görme ve demokratik konfederalizm konseptleri üzerine oturduğunu söyleyen Prof. Kothari, “Abdullah Öcalan’ın Hem Kürt halkının ve hareketinin hem de bölgesel ve uluslararası gerçekliği gören bir yapısı var. Bu gerçeklikleri dikkate alarak bir fikir ve politika geliştiriyor. O’nun fikirlerinin temelinde toplumun her anlamda bilinçlendirilmesi gerekliliği büyük bir önem taşıyor. ‘Sosyal mücadele devam ediyor’ tespiti çok önemli. Demokratik Konfederalizm tezleriyle farklılıkların birlikte yaşamasını esas alıyor. Halklar ve farklılıklar arasına çizilen sınırları reddediyor, kadın özgürlüğünü fikirlerinin merkezine yerleştirerek radikal bir değişimi savunuyor. Devleti reddeden veya devletin bir ulus üzerine inşa edilmemesi gerektiği savunuyor. Toplumsal demokrasi ve özgürlüğün ancak kadının özgürlüğü ile mümkün olduğunu radikal bir şekilde savunuyor” ifadelerini kullandı.
KADIN VURGUSU
Prof. Kothari, “Abdullah Öcalan, kadın özgürlüğü ve eşitliğinin yalnızca toplumsal özgürlük ve eşitliğin bir göstergesi olmadığını savunur. Aynı zamanda buna uygun bir teori, program, örgütlenme ve eylem mekanizmaları da gerektiğini belirtir. İşte bu noktada jineoloji (kadın bilimi) çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, uluslararası insan hakları belgelerini yeniden tanımlama çabalarıyla da yakından ilişkili olan bir diğer ilham verici ve anlamlı fikri, bireysel ve kolektif (toplumsal) hakların özgürlük mücadelesi içinde ayrılmaz olduğudur. Bu yaklaşıma göre, hak ve özgürlük ilkeleri demokratikleşme sorunlarını çözmek üzere uygulandığında, bireysel ve kolektif hakların yapay bir şekilde birbirinden ayrılması çeşitli sorunlar yaratmakta ve çıkmazlara yol açmaktadır. Böyle bir ayrım, toplumun doğasına aykırıdır. Hak ve özgürlükler, birey olmadan var olamaz. Bireyi hak ve özgürlüklerden mahrum bırakmak, onun ait olduğu kolektifi de hak ve özgürlüklerden yoksun bırakmak anlamına gelir. Aynı şekilde, bunun tersi de geçerlidir: Kolektif hak ve özgürlüklerden yoksunsa, içindeki bireyler de aynı durumda kalır. Kısacası, hak ve özgürlükler birbirinden kopuk şekilde var olamaz; ancak hem bireyi hem kolektifi kapsadığında anlamlı ve paylaşılan bir gerçekliğe kavuşur. Kürt hareketinin en güçlü yönlerinden biri de budur: Kolektif yapıyı esas alırken bireysel hakları göz ardı etmemesi.”
EKOLOJİ VURGUSU
Abdullah Öcalan’ın ekolojiye verdiği öneme dikkat çeken Kothari, “Bugün günümüzün temel sorunlarından birisi ekoloji meselesidir. Bu konu şu anda BM’de tartışılmakta ve dünya genelinde gençlerin öncülüğünde bir seferberliğe konu olmaktadır. Abdullah Öcalan’ın bu konudaki yazıları, O’nun ekolojik yaşam olarak adlandırdığı çerçevede ele alınmaktadır. Yaşananları “Doğanın isyanı” olarak tanımlıyor. Abdullah Öcalan, kadınlar için geçerli olan ne varsa, çevre için de geçerlidir, der. Ekoloji bilimi geliştikçe, farkındalık da gelişir. Farkındalık geliştikçe ise hareket de büyür. Bu alan, sivil toplum hareketlerinin en geniş olduğu alandır. Aynı zamanda sosyalistleri ve anarşistleri de bir araya getiren bir mücadele alanıdır. Sisteme karşı muhalefetin en yoğun hissedildiği hareketlerden biridir çünkü tüm toplumu doğrudan etkiler. Çevre mücadelesine katılım artık ulusötesi ve sınıflar arası bir nitelik kazanmıştır. İnsani çabanın, direncin ve kapasitenin doğayla uyum içinde değerlendirilmesi son derece önemlidir” diye konuştu.
‘GANDHİ İLE BAKIŞ AÇILARI ÖRTÜŞÜYOR’
Abdullah Öcalan ile Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani Lideri Mahatma Gandhi’nin fikirleri arasında güçlü bir benzerlik olduğunu ifade eden Prof. Kothari, “Biz de benzer bir sömürgeleştirme problemiyle karşı karşıyayız. Bizim de mücadele etmemiz gerekiyor. Ve Hindistan’da dikkat çekici olan şey şu: Britanya’dan bağımsızlığı kazandıran fikirlerin ve pratiklerin birçoğu hâlâ sosyal hareketler içinde yaşatılıyor. Bu durum, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla doğan yeni fırsatlar açısından önemli dersler barındırabilir. Bugün küresel barış ve güvenliğin son derece kırılgan bir hâl alması, bizi Mahatma Gandhi’nin yaşamını ve çalışmalarını yeniden gözden geçirmeye zorluyor. O’nun ortaya koyduğu temel kavramların günümüz için de geçerli olup olmadığını sorgulamamız gerekiyor. Bana göre bu kavramlar hâlâ son derece günceldir. Gandhi’nin katkısının temelinde beş ana ilke yer alır ve bu ilkeler bugün dünyadaki diğer özgürlük hareketleri için de ilham kaynağı olabilir” ifadelerini kullandı.
Prof. Kothari, “Bunlardan ilki şiddetsizliktir. Bu özellikle Kürt mücadelesi açısından önemlidir çünkü hareket, şiddetsiz bir mücadele evresine girmiştir. İkincisi, Satyagraha olarak bilinen kavramdır; bu, “hakikatin gücü” anlamına gelir ve şiddetsiz direnişi yönlendiren manevi ve ahlaki ilkedir. Üçüncü kavram Sarvodayadır; yani “herkesin refahı”. Dördüncüsü Swaraj, yani “öz yönetim” veya “kendi kendini yönetme” anlamına gelir; bu hem bireysel hem toplumsal özgürlükle yakından ilişkilidir. Son olarak emanetçilik (trusteeship) ilkesi gelir; bu da yeryüzüne karşı bir sorumluluk ve servetin, kaynakların adil biçimde paylaşımı anlamına gelir. Gandhi için Satyagraha yani hakikatin gücüyle yürütülen barışçıl direniş çok önemliydi. Bu fikir dünya çapında birçok harekete ilham verdi. Gandhi’nin geliştirdiği kavramlara bakarsak, Abdullah Öcalan’ın bakış açılarıyla büyük ölçüde örtüşen bir vizyon ve içsel değer anlayışı olduğunu görebiliriz. Dünyanın farklı bölgelerindeki özerk alanları incelediğimizde, yerli halkların da Kürt halkının yaşadığı sorunların benzerleriyle mücadele ettiğini görüyoruz. Bu benzerliklerden öğreneceğimiz çok şey var. Zira çoğu hâlâ sömürgeciliğin devam eden biçimleriyle yaşıyor” diye konuştu.
‘KÜRTLER BM’NİN MEKANİZMALARINI DAHA İYİ KULLANMALI’
Kürt Özgürlük Hareketi ve Hindistan’daki sosyal hareketler arasındaki bağların güçlendirilmesi gerektiğini de kaydeden Prof. Kothari, “Hindistan’da bazı Kürt aktivistlerle tanışmak, onların kurumlarla ve sosyal hareketlerle kurdukları ilişkiyi görmek benim için çok kıymetliydi. Bu ilişkilerden her iki taraf da çok şey kazanabilir. Hindistan sivil toplumu ve hareketleri de Kürtlerin öz yönetim deneyiminden çok şey öğrenebilir. Ve konuşmamı şu çağrıyla sonlandırmak istiyorum: Kürt mücadelesinin Birleşmiş Milletler’le, özellikle BM İnsan Hakları Programı’yla daha fazla etkileşim içinde olması çok önemli. BM özel raportörleri ve antlaşma organlarıyla temas kurulmalı. Özellikle Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi çok önemli; çünkü izlediği sözleşmede öz belirlenim (self-determination) hakkına dair bir madde var-ki bu, içsel öz yönetim anlamında oldukça önemli bir mesele. Ayrıca Evrensel Periyodik İnceleme (UPR) mekanizmasının da birçok fırsat sunduğunu düşünüyorum. Bu mekanizma, BM’ye üye tüm devletlerin insan hakları uygulamalarının diğer üye ülkelerce incelendiği bir sistemdir. Bu sürecin sağlıklı işlemesi ve Kürt meselesine dair somut önerilerin erkenden gündeme gelmesi için çaba göstermeliyiz. Ve bu konuda yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım” dedi.
‘O ENTERNASYONAL BİR LİDER, YÜZÜMÜZÜ ONA DÖNMELİYİZ’
Prof. Kothari devamla şunları kaydetti: “Bugün dünyada ciddi bir küresel liderlik eksikliği yaşanıyor. Ama ben Abdullah Öcalan’ın yazılarını ve kitaplarını okuduğumda ve Kürt hareketini yakından incelediğimde Abdullah Öcalan’ın küresel liderlik bakımından örnek alınması gereken biri olduğunu gördüm. Abdullah Öcalan enternasyonal bir lider ve yüzümüzü ona dönmemiz gerekir.”
Konferans yapılan sunumların ardından soru-cevap bölümüyle sona erdi.
MA