
KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, Medya Haber TV’de yayınlanan özel programda gazeteci Kadir Hürdoğan’ın Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmelere dair sorularını yanıtladı, önemli değerlendirmelerde bulundu. Mustafa Karasu, PKK’nin 12’nci Kongresi’ne, Kongre Divanı’na bağlı çalışmalar nedeniyle katılamadığını belirterek, “Kongrenin verdiği bir görev vardı. Bu bakımdan kongreye katılamadık. O zaman belirtmek istediğimiz veyahut da belirtemediğimiz konuları bu programda değerlendirmeye çalışırız” dedi.
ALİ HAYDAR KAYTAN’I ANDI
3 Temmuz 2019’da yaşamını yitiren Kürt özgürlük hareketinin öncü kadrolarından Ali Haydar Kaytan’ı anan Karasu, “Fuat (Ali Haydar Kaytan) arkadaşı minnetle saygıyla anıyorum. Fuat arkadaşın bizim için anlamı büyüktür. Fuat arkadaş Önder Apo’nun ilk Apocu arkadaşı. Çubuk Barajı’na katılan arkadaşıydı. O günden şehit düşene kadar da Önder Apo’yu, çizgisini, mücadelesini, izleyen; Önder Apo çizgisini en iyi biçimde pratikleştirmeye çalışan bunun için en büyük çabayı gösteren bir yoldaşımızdı, arkadaşımızdı. Fuat arkadaşın bu mücadele yeri, emeği, kattıkları çok fazladır. Bizim hareketimiz en başta da bir ideolojik, düşünce hareketiydi. Bir felsefi hareket oldu. En başta da bu alanda etkili olarak özgürlük mücadelesini geliştirdi. Eğer PKK 50 yıldan fazla başarılı mücadele yürüttüyse bunun nedeni; Önder Apo’nun ideolojik, felsefi, ve teorik yaklaşımıdır. Bunda da en büyük destekçisi Fuat arkadaş oldu. Fuat arkadaş hepimizden daha fazla Önder Apo’yu anlayan, Önder Apo çizgisinin parti içinde somutlaşması için çalışan, çaba gösteren, Önder Öpo’nun ideolojisinin, teorisinin ve düşüncesinin kadrolar, halk tarafından kavranılması için büyük çaba, gayret gösteren bir arkadaşımızdı. Sürekli yazıyordu, konuşuyordu. Emeği çok fazladır. Fuat arkadaşın bizim mücadelemizin, Önderlik çizgisinde, yürümesinde yürüttüğü ideoloji çalışmalarının çok büyük payı vardır. Gençlere eğitmede, savaşçıları eğitmede çok büyük emek vermiştir. Örgüt toplantılarında yaptığı değerlendirmelerle Önder Apo’nun çizgisini konferanslarımızda, kongrelerimize vermiştir. Yönetim toplantılarımızda Önderlik çizgisinin doğru anlaşılması, doğru pratikleşmesi konusunda da emeği çok fazladır. Fuat Arkadaş’ı böyle bilmek gerekiyor” diye belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Ali Haydar Kaytan’ı “Beni benden daha iyi anlayan arkadaş” olarak tarif ettiğini hatırlatan Karasu, “Gerçekten de böyle bir yoğunlaşması vardı. Önderlik yoğunlaşması çok fazlaydı. Yüzlerce defa Önderlik gerçeği dersi vermiştir. Önderliğin en iyi anlaşılması için çaba göstermiştir. Önderlik iyi anlaşılmadan bu mücadele doğru yürütülemez, etkili yürütülemez. Bunu yapmıştır. Fuat arkadaş bir entelektüeldi. Bir aydındı. Fuat arkadaşta oryantalistlerin ya da modernistlerin Ortadoğu’ya baktığı gibi bir bakış yoktu. Ortadoğu’yu Ortadoğu’da anlama, Ortadoğu tarihini derinlemesine çözme, çözerek anlama yaklaşımı vardı. Fuat arkadaşın, düşünceleri, birikimleri, verdiği Önderlik dersleri, partiyi ve Önderliği anlamak açısından çok önemlidir. Parti ve Önderliği anlamak isteyenler en başta Önderliği anlamaları ama bununla birlikte Fuat arkadaşı okuyup anlamaları da gerekiyor. Önder Apo zindandaydı, bazı çözümlemeleri gönderdi, ama sınırlıydı; onların sürekli anlatılması, açılması, ne anlama geldiğinin ortaya konulması açısından Fuat arkadaşın birikimi önemliydi” diye konuştu.
‘ZÎLAN YOLDAŞ FEDAİ ÖLÇÜLERİNİ YÜKSELTTİ’
Zeynep Kınacı’nın (Zîlan) özgürlük mücadelesi tarihinde önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Karasu, “Şehit Zîlan’ın bıraktığı mektupta; nasıl bir Önderlik, özgürlük ve mücadele bakışı, tutkusu olduğu görülür. Önderliğe bağlılık çok derin olduğu gibi, Önderliğin bu mücadele için anlamı nedir? Bu mücadele için ne ifade ediyor? Bunu da çok iyi kavramış bir arkadaştır. Bu arkadaşın yaptığı fedai eylem bizde fedai ölçülerini yükseltti. Evet, bizde fedailik başından beri var. Önder Apo’nun ilk sözcükleri fedai bir duruşu ifade ediyor. O dönemde o çıkışı göstermek büyük cesaret işidir. Apoculuk böyle bir harekettir. 14 Temmuz direnişi Apocu harekette fedailiği yükseltmiştir. Zîlan yoldaş bunu da yükselten bir tutum ortaya koymuştur. Zîlan yoldaşın, hem PKK’de fedailiğin derinleşmesi, güçlenmesi, kapsamlaşmasında rolü çok önemlidir hem de kadın özgürlük çizgisinin sıçrama yapması, kadın özgürlük çizgisinin, özgürlük tutkusunun daha da derinleşmesi açısından önemli etkisi ve rolü olmuştur. Önder Apo, Zîlan’ın arkadaşın şehadeti ile birlikte kadın özgürlük çizgisini daha da yoğunlaştıran bir yaklaşım içinde olmuştur” ifadelerini kullandı.
‘ŞÊX SAÎD’İN İDAMI BÜYÜK BİR TRAJEDİDİR’
Şêx Saîd ve yol arkadaşlarını da anan Karasu, şunları söyledi: “Şêx Saîd ve arkadaşlarının idam edilmesi Kürt tarihinde çok büyük bir trajedidir. Özellikle Şêx Saîd ve arkadaşlarının idam sehpasındaki sözleri hala hepimizin kulaklarında çınlıyor. Büyük bir yurtseverlik, cesaret ve iradeyle idam sehpasında sömürgecilere, Kürt’ü yok etmek isteyenlere karşı en ufacık bir zaaf göstermiyorlar. Bu çok önemlidir. Şêx Saîd ve arkadaşları değerlendirirken; onların bu duruşunu hiçbir zaman unutmamak lazım. Şêx Saîd ve arkadaşları Lozan’la başlayan Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ve Kürt inkarına karşı bir itiraz ve tepkidir. Yeterli hazırlık, örgüt yok. O yönlü eksikler, yetersizlikler var. Bu tepkinin erkenden harekete geçmesini sağlayan devlet politikaları da var. Kabul etmeme, reddetme çok önemlidir. Direnişin eksikleri ve yetersizlikleri var. 50 yıllık mücadelede; Kürt tarihindeki olumluluklara, onların bu iradeli duruşuna, tutumuna, itirazlarına dayandık. Diğer taraftan da neyi eksik yaptık, neyi yetersizlik yaptık?.. Onları değerlendirerek, 50 yıldan fazladır büyük mücadele verdik. Önder Apo 1972’de cezaevindeyken Denizler, Mahirler niye erkenden katledildiler, şehit düştüler üzerine yoğunlaşmıştır. Ve şunu demiştir; ‘Öyle bir mücadele yürütmeliyim ki bir daha bu devrimci hareketler bir devrimci duruş erkenden tasfiye olmasın.’ Bu bakımdan Şêx Saîd ve arkadaşların direnişi bizim mücadelemiz için hem büyük değerdir. En büyük tecrübedir. Bu tecrübeleri dikkate alarak doğruya ulaşıyoruz. Son 200 yılda inkar, yok etme siyaseti var. Burada hem düşmanı değerlendireceğiz, hem de kendimizi değerlendireceğiz. PKK ilk çıkışında; Kürt’ün yetersizliğinin ne olduğunu ve eksikliklerini değerlendirerek kendini güçlendirip soykırımcı sömürgecilere karşı güçlü mücadelesini yürütmüştür. Şêx Saîd ve arkadaşlarının mücadelesi bundan sonraki mücadelemizde de bize güç verecek, bizi başarıya götürecek tarihsel birikimimizdir.”
‘ALEVİLER İÇİN EN BÜYÜK İBADET ÖRGÜTLENMEDİR’
Sêwaz’da (Sivas) 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Oteli’nde gericiler tarafından katledilen 33 aydın, yazar ve sanatçıyı da anan Karasu, “Bu Türkiye’deki siyasi ve toplumsal gerçeğin ne olduğunu gösteriyor. Bu insanlar niye katledildi? Katledildiği ortam 1993’tür. Bizim mücadelemizin yükselişte olduğu dönemdir. Bu dönemde Alevi gençler hareketimize yoğun katılım gösteriyordu. Alevi topluluğunun mücadelemize ilgisi artıyordu. Devlet bu gerçeği görerek Alevi toplumunu, Alevi Kürt toplumunu mücadelemizden uzaklaştırmak için bu katliamı gerçekleştirmiştir. Bu katliamı böyle anlamalıyız. Bunun için en uygun zemin ise Sivas’tır. Sivas’ta Alevi-Sünni gerilimi vardı. Bunun yarattığı tarihsel güvensizlik, ön yargılar var. Ben 16-17 yaşına kadar orada yaşadım. Her gün Madımak Oteli’nin önünden geçiyordum. Sivas gerçeğini biliyorum. Nasıl bir huşuyla toplanıp, yakıyorlar. Bunun üzerinde durulması gerek. Bu toplumsal ve siyasal bir gerçektir. Bu daha tam değişmemiştir. Değişmezse yarın bu tür şeyler yine olabilir. Türkiye tam demokratikleşmediği, demokrasi ve özgürlükler gerçekleşmediği müddetçe bu tür katliamlar her zaman olabilir. Bunların olmaması için de yapılması gereken; Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesi içinde yer almaktır. Alevileri bu tür durumdan kurtaracak, inanç özgürlüğüne ulaştıracak demokrasi mücadelesidir. Örgütlü demokratik mücadeledir. Aleviler için günümüzdeki en büyük ibadet; demokrasi mücadelesine katılmaktır. Bunu bir kere bütün Alevilerin, Alevi canlarımızın bilmesi gerekiyor. 93’ten dersler çıkarmamız gerekiyor. Yassı Muharrem dönemindeyiz. Bizim evde her zaman Muharrem matem orucu tutulmuştur. Ben öyle bir gelenekten geliyorum” şeklinde konuştu.
‘ALEVİ DOSTLAR SAPTIRMALARA KULAK VERMEMELİ’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın PKK’nin 12’nci Kongresi’ne gönderdiği manifestoda Aleviliğe dair yaptığı değerlendirmelerin manipüle edilmesine değinen Karasu, sözlerini şöyle sürdürdü: “İttihat ve Terakki’nin Aleviliğe yönelik, Aleviliği saptıran, kendine göre bir anlayışı yaratan yorumlamalarına karşı Önderliğin değerlendirmeleri olmuştu. Buna bazıları bağlamından kopararak tepki göstermişler. Bu yaklaşım doğru değil. Önder Apo ve hareketimiz Alevilerin kimlik ve inanç mücadelesine en büyük katkıyı sağlamıştır. Bunu bir beklenti içinde yapmamıştır. Biz hareket olarak; bütün ezilenlerin, özgürlük ve demokrasi ihtiyacı olanların hareketiyiz. Alevilik saptırılmaya çalışılmıştır. Otantik özünden boşaltılmaya çalışılmıştır. Özellikle Türkiye’de Alevilik için Orta Asya, Türk kökenli teorileri yapılmıştır. Dedem itikatlı, inançlı, Alevi inancı çok bağlıydı. Kafasını koparsanız inancından taviz vermezdi. Ama şehre gelmiş, etkilenmişti; ‘Biz Horasan’dan gelmişiz. Gerçek Türk biziz teorileri vardı.’ Aleviliği otantik özünden saptıran yaklaşımlar var. Aleviliğe yönelik saldırılar son 200 yıl içinde olmuştur. Alevilik asimile edilmeye, dönüştürülmeye, değiştirilmeye, Sunilik içinde eritilmeye çalışılmıştır. Alevilik Kürt soykırımında bir örtü olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Bunlar gerçek. Alevi dostlar, çevreler, Alevi örgüt ve kurumları bu tür çarpıtmalara kulak vermemeleri gerek. Mücadelemizin 50 yıllık pratiği, yarattıkları, değerleri var.”
‘İMRALI’DA TECRİT DEVAM EDİYOR’
İmralı’da tecrit halinin sürdüğüne dikkatleri çeken Mustafa Karasu, Abdullah Öcalan ile görüşme talebini içeren kampanyaların önemli olduğunun altını çizdi. Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere değinen Karasu, devamında şunları belirtti: “Bazı arkadaşlar İmralı’ya gittiler. Ama bunlar yetersizdir. Tecrit 26 yıldır devam ediyor. Son 10 yılda çok katı bir tecrit uygulandığı için şimdi biraz görüşme olunca tecrit kalkmış gibi algı yapılıyor. Öyle bir şey yok. Hala avukatlar, aileleri istedikleri zaman gidemiyor. Diğer zindandaki tutsakların aileleri 15 günde bir, avukatları her zaman gidiyor. İmralı’da böyle bir durum söz konusu değil. Önder Apo 1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin çağrısına cevap vererek bir inisiyatif aldı. Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunudur. Böyle çok temel bir sorun var. Sorunun muhatabını devlet de kabul etmiş durumda. Ama hala tecrit sürüyor. Önder Apo siyasilerle görüşemiyor. Eğer bir çözüm olacaksa, Türkiye Türk-Kürt kardeşliğine ulaşacaksa o zaman Önder Apo’nun önünün açılması, rolünün oynamasını sağlanması gerekir. Uluslararası alandan çok sayıda isim Önderlikle görüşmek istiyor. Türkiye’ye gelip Önderlikle görüşmek isteyenler oldu. Bu daha da artacak. Türkiye’de de zaten görüşmek isteyenler var. Gazeteciler ve siyasetçiler görüşmek istiyor. Aslında çok insan görüşmek istiyor. Böyle bir durum hala yok. Önderlik ile görüşmenin önü henüz açılmış değil. Bu çabalar önemli, önemsiyoruz. Fakat özellikle Türkiye’deki sol, demokrat güçlerin daha fazla çaba göstermesi lazım. Onların daha fazla Önderlikle görüşmek istemesi gerekiyor. Kürt sorunu Türkiye’nin geleceği, demokratikleşmesi ve özgürleşmesi ile ilgili. Sol ve demokratların geleceğinin ne olacağı bu soruna bağlı. Bu sorun çözülmediği müddetçe, sol ve demokratlar üzerinde baskı devam eder. Şu anda Türkiye’de şikayet edilen baskı ortamı var. Bu ortamı yaratan nedir? Bunun cevabı Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Herkesin böyle görmesi lazımdır. Bunun dışında özgürlük, demokrasi ve sosyalizm söylemleri kendini kandırmaktır.”
‘BAHÇELİ’NİN TAAHHÜT ETTİKLERİ GERÇEKLEŞMEMİŞTİR’
Abdullah Öcalan ve PKK’nin attıkları somut adımlar karşısında devletin somut bir adım atmamasını değerlendiren Karasu, “Bu sürecin başlangıcı Devlet Bahçeli’nin çağrısıydı. ‘Gelsin DEM Parti grubunda konuşsun, örgütünü fesih etsin, silahlı mücadeleyi sonlandırsın’ dedi. Sonra da; ‘Umut hakkından yararlansın’ dedi. Bu Devlet Bahçeli’nin sözleridir. Devlet Bahçeli’nin çağrısı Önderlik tarafından yerine getirilmiştir. Ama Devlet Bahçeli’nin verdiği taahhüt, umut hakkı, tecridin ortadan kaldırılması ve Önderliğin bu sürece aktif katılması hala gerçekleşmemiştir. Böyle olunca da bu süreç fazla ilerlemiyor. Bu böyle olmaz. Eğer Kürt sorunu ciddi bir sorunsa, eğer Devlet Bahçeli bu sorunu çok ciddi görüp öyle bir çağrı yaptıysa bu kadar ciddi bir konuysa o zaman da ciddiyetle yaklaşıp, gerekli adımların atılması gerekiyor. Önder Apo’nun bu durumu sürecin ilerlenmesini etkiliyor, yavaşlatıyor. Birçok çevrenin süreci yeterince anlamamasına yol açıyor. Halbuki herkesin hem bizlerin hem devletin; sürecin doğru anlamasına çaba göstermesi gerekir. Bunun yolu Önder Apo’nun özgürlüğün sağlanmasıdır” dedi.
‘ÖNDERLİK BU SÜRECİ YÜRÜTMEK İSTİYOR’
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı ile başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin geldiği aşama ve iktidarın yaklaşımını yorumlayan Karasu, “Sürecin geldiği aşama tıkandı mı, tıkanmadı mı? Biz tıkandı demeyiz. Biz istiyoruz ki önü açılsın, gelişsin. Ama tıkandığı değerlendirmelerine yol açan bir durum var. Bunu yaratan da iktidarın yaklaşımıdır. Kesinlikle bizim yaklaşımımızda bu süreci geriye çeken bir şey yoktur. Bu sürecin de bir karakteri, bir diyalektiği, gereklilikleri var. ‘Öyle hiçbir şey yapmayacağız. Ya da eskisi gibi olacak’ denilemez. Eğer böyle büyük bir sorunun çözümü isteniyorsa, kafalarının, politikalarının ve yaklaşımlarının değişmesi lazım. Yeni bir başlık, yaklaşım ve söylemin olması gerekiyor. İktidarda bunu göremiyoruz. DEM Parti ‘hala süreç tıkanmadı’ açıklamaları yapıyorsa, nedeni Önderliğin yaklaşımlarıdır. Önderlik bu süreci yürütmek istiyor. Ama Önderliğin de çabası, emeği, niyeti bir yere kadardır. Zaten kendileri demedi mi ‘Tek kanatlı uçmaz.’ Biz gereklerini yerine getirdik. Kongremizi topladık. Örgüt feshi yapıldı ve silahlı mücadelenin sonlandırılması yapıldı. Besê (Bese Hozat) arkadaşın dediği gibi; ‘daha ne istiyorsunuz?’ Silah bırakıldı mı, bırakılmadı mı? Dünyada böyle bir şey var mı? Sen bir hangi güvenceyi vermişsin? Böyle bir yaklaşım dünyada yok. Kaldı ki Önder Apo sürecin önünü açmak için dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir yaklaşımı baştan ortaya koydu. ‘Silahlı mücadeleyi sonlandırıyoruz’ dedi. Dünyadaki çatışma-çözüm pratikleri içinde böyle bir şey yok. Bu Önder Apo’nun sürecin önünü açmak, sonuca götürmek için gösterdiği bir tutum, inisiyatiftir. Türk devleti gerekleri yapması gerekiyor. İlk günlerde kendileri televizyonlarda ‘Silahlı mücadele bitince yasalar çıkması lazım. Devlet bu konuda adım atmalı’ diyorlardı. Silahları bırak ne olacak? ‘Kurda kuşa yem olun demek’ istiyorlar. Öyle bir şey yok. İnsandır, kendi savunması var. O tür tartışmalarla süreci muğlaklaştırmak, zehirlemek süreç karşıtlığıdır. Demek ki istemiyor. Biz bunu böyle anlarız. Herkes doğru yaklaşmalı. Doğru bir tutum içinde olmalı. Yapılan bir şey yok, olmadığı gibi hala bizden bekleniyor. Adalet Bakanı’yla DEM Parti’nin bir görüşmesi oldu. Büyük bir ihtimalle hasta tutsakların durumu konuşulmuştur. Acil bir durumdur bu. İnfazı durduranlar var. Mahkemeler zaten olmuş, bu ikinci mahkeme nedir? Şimdi Erdoğan’la da görüşme olacağı söyleniyor. Biz hep iyimser yaklaşmak istiyoruz. Bizim yaklaşımımız teşvik edici. İsteriz ki olumlu gerçekleşsin. Yakında Öndelikle görüşme olacağı da söyleniyor. Şu anda iyimserlik yaratacak adımlar yok. Süreci sonuna kadar götürmek istiyoruz. Bu konuda bizim yaklaşımımızda, tutumumuzda herhangi bir yetersizlik yok. Biz netiz ama gereklerini yerine getirmeyen hükümet olmaktadır” diye konuştu.
‘DEVLET İÇİNDE BİR KESİM SÜRECİ BOZMAK İSTİYOR’
PKK’nin 1 Mart’ta tek taraflı ateşkes ilan etmesi ve 5-7 Mayıs tarihlerinde yaptığı 12’nci Kongre ile çalışmalarını sonlandırma kararına rağmen Türkiye’nin saldırılara devam etmesini provokasyon olarak değerlendiren Karasu, “Kim bunu kabul ediyor. Oradaki insanlar kendini savunacaktır. Sen öldürmeye gidiyorsun. Kimyasal gaz atıyorsun, yasaklı silah kullanıyorsun. Bu çok ciddi bir durumdur. Biz bunu değerlendiririz; ‘Devlet içinde bir kesim bu süreci bozmak istiyor.’ Bunun anlamı budur. Sen niye saldırıyorsun o insanlara? Herhangi bir eylem, eylem girişimi, çabası, planlaması yok. Bu tür şeyler toplumda kaygı yaratıyor. Devletin içinde bir kesim sürece karşı sabote etmek istiyor. Ama o zaman devlet de bu süreci götüren hükümet de buna müdahale etmesi gerekiyor. Bunu seyretmemesi gerekiyor” dedi.
Ayrıntılar geliyor…
MA