
Mersin’in Akdeniz ilçesinde 2020 yılında kurulan Mimoza Kadın Derneği, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelesini sürdürüyor. Şiddetin her türüne karşı faaliyet yürüten dernek, kurulduğu günden bu yana fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik, toplumsal ve kültürel şiddetle mücadele ediyor. Çok dilli ve çok kimlikli bir çalışma yürüten dernek, farklı kimliklerden kadınların başvurduğu bir adres haline geldi. Dernek, başvuru yapan kadınlara destek sunmak amacıyla Kürtçe, Türkçe, Arapça, İngilizce ve Farsça dillerinde danışmanlık ve dayanışma hizmeti veriyor.
Wan’da düzenlenen 28’inci Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı Ara Kurultayı’na katılan Mimoza Kadın Derneği üyesi Şehriban Şeker, şüpheli kadın ölümleri aydınlatılıncaya kadar mücadele edeceklerini belirtti.
“ŞÜPHELİ ÖLÜMLERİN TAKİPÇİSİYİZ”
Şüpheli kadın ölümlerinin ülkede aydınlatılmadığını, yıllardır Gülistan Doku’nun akıbetinin hala bilinmediğini belirten Şehriban Şeker, Doku’nun dosyasında bugüne kadar yürütülen süreçte delillerin büyük oranda karartıldığını söyledi. Şehriban Şeker, “Deliller karartıldı ve yok edildi. Şu an tekrar bir soruşturmanın açılmış olması umut verici; ancak delillerin karartılması süreci, yargının ne kadar erkek egemen olduğunu açıkça gösteriyor. Bütün şüpheli kadın ölümlerinin takipçisi olacağız” dedi. Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne de değinen Şehriban Şeker, ölümün şüpheli olmasına rağmen bazı yayın organlarının “intihar” algısı yaratmaya çalıştığını vurguladı. Şehriban Şeker, “Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle birçok bilgiye ulaşılamıyor. İntihar algısı oluşturulmaya çalışılıyor ama ailenin ve kadınların tutumu nettir. İntihar olduğuna inanmıyoruz; bu kesinlikle şüpheli bir kadın ölümüdür. Bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız. Ülkede kadın haklarına yönelik ciddi ihlaller yaşanıyor ve özellikle Kürt kadınları üzerinden yürütüldüğünü açıkça söylemek mümkün” diye belirtti.
“POLİTAKININ YANSIMASI”
Kürdistan kentlerinde kadın ve çocukların kaybettirilmesi ile şüpheli ölümlerin artmasında devletin rolüne dikkat çeken Şehriban Şeker, bölgede yürütülen politikaların özel savaş konsepti çerçevesinde geliştiğini ifade etti. Şehriban Şeker, “Bu yaşanan şüpheli ölümler ve kadınların kaybettirilmesi, bir devlet politikasıdır demek yerinde olur. Gülistan Doku’nun akıbeti üzerinden bu süreç beş yıldır devam ediyor. Ailesi beş yıldır adalet arayışını sürdürüyor. Şu an dava yeniden açıldı, ancak adalet Kürt kadınları söz konusu olduğunda daha yavaş işliyor. Bu da devletin Kürtlere ve özellikle Kürt kadınlarına yönelik yürüttüğü politikanın bir yansımasıdır” diye konuştu.
“KADIN MÜCADELESİ AYRI İŞLİYOR”
Kadın mücadelesinin Kürdistan ve Türkiye’de farklı şekillerde işlediğini vurgulayan Şehriban Şeker, devletin iki bölgede farklı politikalar yürüttüğünü belirtti. Şehriban Şeker, “Devlet, Kürdistan’da başka, Türkiye’nin batısında başka bir yaklaşım sergiliyor. Batıdaki kadın kurumlarıyla bu konuda zaman zaman görüş ayrılığı yaşanıyor. Batı’daki kadın kurumları kendi alanlarındaki sorunlarla mücadele ederken, Kürdistan’daki sorunlara yeterince yanıt veremiyor. Kadın mücadelesinde ortak bir zeminde buluşularak birlikte çalışma yürütülebilir” ifadelerini kullandı.
“ORTAK MÜCADELE” VURGUSU
Kadın örgütlerinin, yürütülen tüm politikalara karşı ortak bir mücadele hattı oluşturduğunu ifade eden Şehriban Şeker, Kürdistan’da uygulanan özel savaş politikalarına karşı bazı kadın kurumlarının yeterince yanıt veremediğini söyledi. Şehriban Şeker, “Bizler Kürdistan’da yaşananlara ‘özel savaş politikası’ diyoruz ancak batıda bu tanımlama yapılmıyor. Oysa yaşananlar birebir aynı. Mersin özelinde de Kürt nüfusunun yoğun olduğu alanlarda benzer politikalar uygulanıyor. Adana’da da durum farklı değil. Ancak bu politikalar farklı isimlerle anılıyor. Aslında sorunun ortak olduğunu ve buna karşı ortak bir mücadele gerektiğini anlatmamız gerekiyor. Türkiye’deki kadın kurumlarıyla bu noktada daha fazla ortaklaşmamız şart” dedi.
“BİRLEŞEREK MÜCADELE EDİLEBİLİR”
Türkiye ve Kürdistan’da kadınların bedeni, kimliği ve iradesinin devlet eliyle yok sayıldığını vurgulayan Şehriban Şeker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayyımlar atanıyor, kadınlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve işkence görüyor. Bu saldırıların temel amacı, kadın mücadelesini bastırmaktır. Özellikle Kürt kadınlarının yükselen mücadelesine karşı sistemli bir baskı politikası yürütülüyor. Kadınlar tüm bu politikalara rağmen mücadelesini büyütüp güçlü bir harekete dönüştü. Kürdistan bölgesinde yürütülen özel savaş politikalarının her kadın üzerinde etkisi var. Kadınlar, devlet eliyle fuhuşa ve uyuşturucuya sürükleniyor. Bu gerçeklikleri ifşa eden kadın dernekleri de baskı politikalarıyla karşı karşıya kalıyor. Ancak birlikte mücadele ederek bu politikalara karşı güçlü bir yanıt verilebilir.”
MA