İzmir’de hava kirliliği son yıllarda endişe verici seviyelere ulaştı. Kentte, doğal ve yapay kaynaklardan kaynaklanan kirleticiler, sanayi faaliyetleri ve havaların soğumasıyla artan ısınma ile bağlantılı emisyonlar hava kalitesini olumsuz şekilde etkiliyor.
KİRLİLİĞİN KAYNAKLARI AÇIKLANDI
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Yücel, çeşitli ilçelerdeki ölçüm sonuçlarını değerlendirdi. Yücel, “Aliağa bölgesindeki kirleticisi yüksek tesisler, Torbalı ve Kemalpaşa’daki kent içi sanayi alanları ile taş ocakları, İzmir’in hava kalitesini doğrudan etkiliyor. Karşıyaka, Konak ve Alsancak çevresinde yoğun araç trafiği de başlıca kirletici kaynaklardan biri.” şeklinde bilgi verdi. İzmir’in atmosfere zarar veren faktörleri arasında sanayi faaliyetlerinin, kömür yakımının ve trafiğin yanı sıra inşaat tozlarının da etkisi bulunduğunu vurgulayan Yücel, “Şehrin hemen her köşesinde neredeyse her gün bir bina yıkılıyor. Ortaya çıkan yoğun toz bulutu, çevre mahallelerde hava kirliliğine neden oluyor. Bu durum, sadece kentin estetiğini değil, halk sağlığını tehdit eden ciddi bir çevre sorunu olarak karşımızda duruyor.” ifadelerinde bulundu.
HAVA KALİTESİ DEĞERLERİ RİSK TAŞIYOR
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre, İzmir’de hava kalitesi son yıllarda çoğunlukla “Orta” ve “Hassas” seviyelerde seyrediyor. Yücel, “Değer 0-50 aralığında ‘iyi’, 51-100 arasında ‘orta’, 101-150 arasında ‘hassas’, 151-200 arasında ‘sağlıksız’, 201-300 arasında ‘kötü’ ve 301’in üzerinde ‘tehlikeli’ olarak sınıflandırılır.” diyerek oranlar hakkında bilgi verdi ve İzmir’deki hassas hava kalitesine dikkat çekti. Yücel, Konak istasyonunda ölçülen değerlerin, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) günlük sınır değeri olan 15 mikrogram/metreküpün dört katından fazla olduğunu ifade etti.
KİRLİLİĞİN AZALTILMASI İÇİN ÖNERİLER
Yücel, hava kirliliğinin azaltılması için alınabilecek önlemleri sıraladı: “Toz kaynaklı kirleticilerin azaltılması amacıyla inşaat ve yol çalışmalarında sulama veya toz bastırma uygulamaları yapılmalıdır. Kömür ve düşük kaliteli yakıt kullanımı denetlenmeli, özellikle akşam saatlerinde yakıt yakımı sınırlandırılmalıdır. Hava kalitesi izleme istasyonlarının verileri düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılmalı, veri sürekliliği sağlanmalıdır. Yeşil alanlar artırılmalı, partikül madde tutucu doğal bariyerler olan ağaçlar ve çalıların oluşturulması teşvik edilmelidir. Hava kirliliğine neden olan sanayi tesisleri iyileştirilmeli, emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır. Ayrıca, eski binaların yıkımı sırasında asbest gibi zararlı maddelerin ayrıştırılması ve bertaraf sürecinin çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek biçimde yürütülmesi büyük önem taşıyor. Bu işlemler özel yöntemlerle, uygun ekipmanlar kullanılarak yapılmalı, ortaya çıkan atıklar da mevzuata uygun şekilde bertaraf edilmelidir.”