
İstanbul Bayrampaşa Cezaevi’ne 19 Aralık 2000 yılında “Hayata Dönüş Operasyonu” adı ile gerçekleştirilen operasyonda 12 tutsağın katledildiği davanın duruşması Bakırköy Adliyesi 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 194 askerin yargılandığı duruşmada, sanık avukatları ve müşteki avukatlar hazır bulundu.
Duruşmaya, o dönem cezaevinde tutuklu olan 2 tanıkta katıldı. Tanıklardan Serdar Karaçelik, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden, Filiz Gencer ise Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Mahkeme başkanı, çok sayıda avukatın mazeret dilekçesi verdiğini, bu yüzden kararın çıkamayacağını dile getirdi. Ardından iddia makamı, tüm sanıkların “kasten öldürmek” suçlamasıyla cezalandırılması talepli mütalaasını sundu.
Bir kısım müşteki avukatı Güçlü Sevimli, mütalaaya karşı ek savunma talebinde bulundu. Sevimli, yaşamını yitiren Murat Ördekçi’nin ablası İclal Şirin’in davaya müdahilliğinin olduğunu belirterek, daha önce dinlenmediğini ve dinlenmesini istedi. Talebi kabul edildi.
CENAZEYE İŞKENCE
İclal Şirin, “Kardeşim Bayrampaşa’da 7 yıl tutuklu kaldı. 7 yılın sonunda hüküm giymeden kardeşimin cenazesi verildi. Kardeşim kalçasına isabet eden G3 mermisi silahıyla vurulmuş ve kan kaybıyla ölmüş. Mermi izi belli olmasın diye yarası oyulmuş. Bu her durumda işkencedir ve insanlık suçudur. Çünkü benim kardeşim hükümlü değildi, masumdu. Bu operasyonu düzenleyenlerden, karar verenlerden, imzası bulunanlardan, uygulayanlardan şikayetçiyim. Yine kardeşimin cenazesinin bozanlardan da şikayetçiyim. Kardeşim devletin korumasındaydı. Devlet vatandaşını korumakla yükümlüdür, öldürmekle yükümlü değildir” dedi.
‘ZEKİ BİNGÖL DİNLENMELİ’
Ardından söz alan Avukat Several Balkaya da “Emekli Binbaşı Zeki Bingöl bir türlü ifade vermedi ve dinlenemedi. Öncelikle mahkemeye çağırılması talebimiz var. Bingöl, Bayrampaşa planının kararının MGK’de alındığını söyledi. Bingöl, emirleri uyguladığını söyledi. Burada ne yaptığını, kimden, hangi kararları uyguladığını söylemeli. Emekli Binbaşı Zeki Bingöl, MİT, emniyet, jandarmanın ortaklaştığı operasyon için cezaevine geldi ve orada plan yaptılar. Zeki Bingöl daha önce envanterde olmayan bir silah kullanıldığını söyledi. Operasyonda bazı kadınlar kömür oldu. Orada normal bir ateşli silah kullanılmadı. Envanterde o silah yokmuş, ancak kullanılmış. Bu yüzden Zeki Bingöl dinlenmeli. Zeki Bingöl operasyonu hazırladığına dair belgeyi MİT, Emniyet, Jandarma ve cezaevine verdi. Her kurum almıştır belgeleri. O belgeleri istiyoruz. Zeki Bingöl, ses, video kaydı olduğunu söylüyor. Eğer bu operasyonla ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak istiyorsanız. Zeki Bingöl’ü dinlemelisiniz” diye belirtti.
“DEVLET YAPTI”
Avukat Gülizar Tuncer ise uzun süredir kararın çıkmadığını ve olaydan etkilenenlerin gelip anlattığını söyledi. Gülizar Tuncer, operasyonda devletin eli olduğunu ve bu yüzden gerçeklerin ortaya çıkamayacağını ve hak edilen cezanın verilemeyeceğini vurguladı.
Avukat Ömer Kavili, mütalaanın eksik olduğunu belirterek, “Murat Ördekçi’nin otopsi raporunda, ‘Cesedin Adli Tıp Kurumu’na gösterilmeden önce sivri uçlu keskin bir şeyle müdahale edildi’ diyor. Burada cesedin sol kalçasını birileri oyarak et koparmış. Çünkü oraya saplanan bir cisim var. Balistik prensiplerine göre bir cisim bir yere saplandığında izler bırakır. O izler faili belirler. Burada mermi parçası ele geçmesi halinde, envanterde kayıtlı olmayan o silahın faili ve silahın kendisi çıkacak. Dönemin tüm yetkilileri cezalandırılmalı ve sanık olarak dosyaya konulmalı” diye aktardı.
TANIK: KASITLI ÖLDÜRÜLDÜ
Başka bir dosya kapsamında Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tutulan dönemin tanığı Serdar Karaçelik, “Murat Ördekçi’nin katledilmesi tamamen bilinçli ve kasıtlıydı. Biz o dönem koğuştan dışarı çıkıp halay çekelim dedik. Ancak kadınlar, koğuşa sıkıştığı için onların durumu daha farklı oldu. Biz o dönem maltaya, avluya çıktık. Ve özel hareket tarafından direkt üzerimize ateş açıldı. Ben , Murat ve bir arkadaş daha yaralandık. Biz Murat’a müdahale ettik. Onun vurulduğu silah G3 değildi. Ben yaraya elimle tampon yaptım ancak kan çok akıyordu. Açılan yara iki kurşun yarası gibiydi. Murat yavaş yavaş kucağımda nefesini verdi. Hastaneye kaldırılsa belki yaşardı, ama süreç uzatıldığı için yaşamını yitirdi. Sonra koğuşa geçtik. Tam o esnada çatı ve mazgaldan koğuş silahla tarandı. 60 tutsak cezaevinin koğuşuna sıkıştı. Mustafa Yılmaz canını siper ederek, şehit düştü. Bu olayı daha önce birkaç defa da duruşmalarda dile getirdim. Ancak dediğim gibi normal bir silah olsaydı Murat belki yaşayabilirdi. Çünkü yaranın bölgesi çok riskli değildi” ifadelerin kullandı.
6 KADIN DİRİ DİRİ YAKILDI
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden duruşmaya katılan dönemin tanığı Filiz Gencer de 6 kadının diri diri yakıldığını anımsatarak, karar duruşmasında ifade vereceğini belirtti.
Sanık avukatları da usul yönünden dosyaya ilişkin zaman aşımının dikkate alınması talebinde bulundu.
Mahkeme, Ördekçi ailesinin dosyaya müdahiliği talebini kabul etti. Mahkeme, savunmaların tamamlanması için duruşmayı 17 Kasım’a erteledi.
MA