
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Wan il örgütleri, Wan ve Wan ve Colemêrg’de olumsuz bazı toplumsal meselelerinin yaşanmasını “Toplumsal yıkıma karşı barışı ve demokratik yaşamı savunuyoruz” buluşması gerçekleştirdi. Buluşmaya, iki kentteki sivil toplum örgütü temsilcileri, kanat önderleri, din insanları, siyasi parti temsilcileriyle yüzlerce kişi katıldı. Wan’daki bir düğün salonunda gerçekleşen buluşmada konuşan görevden alınan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, son yıllarda iki kentte, ölümle sonuçlanan bazı olayların yaşandığını hatırlatarak, “Yine madde bağımlığı, yozlaşma gibi birçok özel savaş politikaları ile karşı karşıyayız” dedi.
Yaşananların herkesi yasa boğduğunu dile getiren Zeydan, “Bundan sonraki süreçte kentin ve bölgenin tamamını, düşüncesi ne olursa olsun herkesi bir şemsiye altına toplayarak, bu durumlar için adım atacağız. Çok basit şeyler nedeniyle çok canımızı kaybettik. Yaşanan bu sıkıntılar toplumun tamamını ilgilendiriyor. Bizler de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın herkese barış çağrısı yaptığı bir süreçte bu barışı gerçekleştirmeliyiz. Artık bir barış iklimine doğru gidiyorken bizim Wan gibi bir kentte birbirimize kin beslememiz ve husumet beslememiz kabul edilemezdir. Bu, bizi dünyaya kabul ettiren ve bizim için yaşamını yitiren insanlara ihanet olacaktır” ifadelerini kullandı.
‘ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI DEVREDE’
DBP İl Eşbaşkanı Cemal Demir, “Halkımız yıllardır büyük acılar yaşadı, köyler boşaltıldı, 17 bin insan faili meçhule kurban gitti, on binlerce gencimiz hayatını kaybetti. Bugün Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla bir barış iklimi var. Buradaki aşiret yapısı bizim bir sosyolojisidir. Maalesef burada son yıllarda özel savaş politikaları eliyle aşiretçilik tekrar hortlatılıyor. Bugün kadınlar katlediliyor, uyuşturucu kullanımı artıyor ve toplum çökertiliyor. Bu özel savaşın bir politikasıdır ve buna karşı durmamız gerekiyor” diye konuştu.
‘AHLAKİ-POLİTİK TOPLUM EROZYONA UĞRATILIYOR’
Konuşmaların ardından DEM Parti İl Eşbaşkanı Gülşen Kurt, ortak açıklama yaptı. Toplumsal sorunların iç içe geçerek bir birini beslediğine işaret eden Gülşen Kurt, “Giderek derinleşen sosyal krizler; gençlerin madde bağımlılığına sürüklenmesi, kadına yönelik şiddetin artışı, kadın cinayetleri ve işsizliğin yaygınlaşması gibi sorunlarla iç içe geçmiş durumdadır. Yaşanan toplumsal krizler, artık görmezden gelinemeyecek bir boyuta ulaşmıştır. Bazı aşiretler ve aileler arası husumetler, karşılıklı silahlı saldırılar, kan davaları; yalnızca bireylerin değil, halkımızın ortak geleceğini tehdit eden ciddi bir güvenlik ve yaşam sorunu haline gelmiştir. Toplumun dokusunu parçalayan, ahlaki-politik toplum gerçeğini erozyona uğratan bu çok katmanlı kriz hâli, sessizliğin artık çözüm olmadığını, susmanın suça ortak olmaya dönüştüğünü açıkça göstermektedir” şeklinde konuştu.
‘KAVGALARDA 30 İNSAN HAYATINI KAYBETTİ’
Wan’da yaşanan aşiret kavgalarında resmi olmayan rakamlara göre 30 insanın yaşamını yitirdiğini aktaran Gülşen Kurt, “Bu ölümler ve yaralanmalar yalnızca adli vaka değildir; aynı zamanda halkımızı birbirine düşürmek isteyen karanlık ellerin doğrudan veya dolaylı ürünüdür. Aileler arası kavgalar, yalnızca iki tarafı değil; o mahalleyi, o okulu, o pazarı, o kenti ve nihayetinde bütün toplumu etkiliyor. Sistemin uzun yıllardır Kürt toplumunu denetim altında tutmak için sürdürdüğü ‘çatıştır, böl, yönet’ politikası, bugün özellikle aşiret yapıları üzerinden yeniden devreye sokulmaktadır. Bilindiği üzere Kürt toplumunda aşiretler, aynı zamanda toplumsal dokuyu koruma alanları olarak yüzyıllar boyu varlığını sürdürmüştür. Daha çok toplumun temel yapısını oluşturma, dayanışma ve halkın öz benliğine bir vurgu olan bu yapıyı kimi bazı bireysel ve zümre çıkarları doğrultusunda dernekleşme adı altında yozlaştıran anlayışın da farkındayız. Bu anlayış aynı zamanda aşiretler arası çelişkileri de körüklemektedir. Bu oyunu görüyor ve kabul etmiyoruz” diye belirtti.
‘MADDE BAĞIMLILIĞI ARTIYOR’
Madde bağımlığının artarak sıradan bir olaya dönüştüğünü dile getiren Gülşen Kurt, şöyle devam etti: “Devletin denetim ve önleme mekanizmaları ya yetersiz kalmakta ya da bu yıkım karşısında bilinçli bir kayıtsızlık sürdürülmektedir. Bölgemizde gençlerin büyük kısmı ya işsizdir ya da sistem dışına itilmiştir. Eğitimde fırsat eşitliği yoktur. Bu, tesadüf değil; sistematik bir düşürme politikasıdır. İstatistiklere göre, Wan’da 2024 yılı içinde madde bağımlılığı tedavisi için başvuru yapan gençlerin sayısı yüzde 38 artmıştır. Bu tablo, gençliğe yönelik sistematik bir düşürme politikasının sonucudur. Bir halkın geleceği olan gençlik, örgütsüz bırakılarak ya maddeye ya da çatışmaya mahkûm edilmek istenmektedir. Gençliğin çaresizleştirilmesine karşı en güçlü cevabımız; örgütlü mücadele, eğitim, sanat ve dayanışma olmalıdır. Unutulmamalıdır; gençlerin geleceksiz bırakılması, halkın geleceksiz bırakılmasıdır.”
‘SİYASİ BİR SEFERBERLİK GEREKİYOR’
Kadınların kamusal hayattan dışlandığı, katledildiği, sessizleştirildiği bir düzende barışın adının eksik olduğunu belirten Gülşen Kurt sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadın katliamlarının her biri, aslında toplumun tamamına yöneltilmiş bir şiddet eylemidir. Bu kırımın son bulması için sadece hukuki değil, kültürel ve siyasi bir seferberlik gerekmektedir. Kadına yönelik her türlü saldırı, yalnızca bireysel bir suç değil; aynı zamanda patriyarkal sistemin ve militarist erkek-devlet aklının kurumsal sonucudur. Kadınların özgürleşmediği bir toplumda gerçek barıştan söz edilemez. Bu topraklar, yüzlerce yıldır farklı inançların, halkların, aşiretlerin birlikte yaşadığı kadim bir barış kültürüne sahiptir. Bu miras, bize intikamı değil; adaleti, husumeti değil; uzlaşmayı miras bırakmıştır. Bugün bölgemizde yaşanan çatışmalar, yalnızca taraflar arasında değil; aynı zamanda halk ile halkı bölmeye çalışan sistem arasında yaşanmaktadır. Bu nedenle bizler; toplumdaki husumetlerin sona ermesi, gençlerin madde bağımlılığına karşı korunması, kadınların güvenli, eşit ve özgür yaşaması, halkımızın eğitim, sağlık, istihdam gibi temel haklarına erişmesi ve en önemlisi, Kürt halkının yozlaşmaya karşı kendi kimliğiyle, ahlaki-politik bir yaklaşımla, demokratik bir toplumda yaşaması için mücadeleyi büyütme kararlılığındayız.”
‘ÇAĞRIMIZ TÜM TOPLUMADIR’
Barış yalnızca silahların susmasıyla değil; aynı zamanda toplumun onurunun, haklarının ve hayatının güvence altına alınmasıyla mümkün olduğunu belirten Gülşen Kurt, kentteki tüm kesimlere çağrı yaparak, şunları dile getirdi: “Bu toplumsal yaraların üstünü örterek değil, onları birlikte konuşarak, onararak, adaletle ve sevgiyle sararak iyileştirebiliriz. Bugün Wan’dan yükselen her sağduyulu ses, yalnızca yerel bir meseleye değil, Kürdistan ve Türkiye’de yeniden filizlenen ‘Barış ve Demokratik Toplum’ sürecine de katkı sunmaktadır. Şiddeti değil çözümü, inkârı değil tanımayı, yıkımı değil onarımı esas alan her adım, bu coğrafyada yeni bir başlangıç yaratacaktır. Toplumun her kesimini içine alan demokratik bir düzen inşa edilmeden, bu sorunların hiçbiri gerçek anlamda çözülmeyecektir. Bu sorunların çözümü için toplumun tüm kesimleri vicdani ve ahlaki görev ve sorumluluğunu yerine getirmelidir.”
‘AŞİRETLER BARIŞA ÖNCÜLÜK ETSİN’
Barış çağrılarının net olduğunu vurgulayan Gülşen Kurt, “Ülkede gençlerimiz maddeye değil, umuda tutunsun. Kadınlar sadece evlerinde değil, toplumda özgür ve güvenli yaşasın. Aşiretler güç yarışına değil, barış mirasına öncülük etsin. Bu çağrıyı büyütmek, çoğaltmak, yaygınlaştırmak bizim elimizdedir. Barışı inşa etmek, sadece siyaset kurumunun değil, toplumun tüm kesimlerinin görevidir. Bugün Van’dan yükselen bu çağrı, hepimizin ortak vicdanı olarak görülmelidir. Gelin, bu vicdanın sesi olalım. Halkımızın hakkı olan onurlu barışı toplumsal barışla buluşturalım” çağrısı yaptı.
MA