
İran’ın Sistan-Belucistan eyaletine bağlı Zâhedan kentinde 30 Eylül 2022 tarihinde Cuma namazı sonrası toplanan Beluc halkı, Jîna Emînî’nin katledilmesini ve 15 yaşındaki Maho Beluc’a polis tarafından tecavüz edilmesini protesto etmek üzere sokaklara çıktı. Cami çevresinde toplanan kitleye İran güvenlik güçleri tarafından gerçek mermilerle ateş açıldı, olayda aralarında çocukların da bulunduğu en az 80 kişi katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. İran rejiminin bu katliamı, Beluç halkına yönelik sistematik baskı ve ayrımcılığın bir parçası olarak değerlendirilirken, yaşananlar tarihe “Kanlı Cuma” olarak geçti.
‘SOYKIRIM POLİTİKALARININ AÇIK BİR SEMBOLÜ’
Özgür Belucistan Hareketi (FBM) Medya Departmanı, katliamın üçüncü yıl dönümünde bir açıklama yayınladı. Açıklamada, katliama dair ayrıntılara yer verilerek, “Bu trajedi sadece münferit bir olay değil, Beluc ulusunu hedef alan sürekli soykırım politikalarının açık bir sembolüdür” denildi.
15 yaşındaki kız çocuğu Maho Beluc’un tecavüze uğramasının uluslararası hukukun temellerini ihlal ettiği vurgulanarak, rejimin Beluc halkının sesini bastırmak için gençlerin uyuşturucu kaçakçılığı bahanesiyle idam edildiği, siyasi isimler ve insan hakları aktivistlerinin “ulusal güvenlik” adı altında tutuklanarak zorla kaybedildiği vurgulandı.
ULUSLARARASI TOPLUMUN SESSİZLİĞİ
İran rejiminin Beluc halkına yönelik politikalarına karşı Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) gibi örgütlerin açıklamalarına rağmen rejimin uygulamalarını cezasızlıkla sürdürdüğü vurgulanan açıklamada, Belucistan’ın doğal kaynaklarının da rejim tarafından sömürüldüğü belirtildi. Rejimin halkı istihdam, eğitim, sağlık, anadil gibi temel haklardan mahrum bıraktığı ifade edilerek farklı milletlerin Belucistan’a yerleştirilerek Beluc halkının azınlık haline getirilmesinin amaçlandığı ifade edildi.
Açıklamada, Beluc halkının kimlik ve kendi kaderini tayin etme hakkı için her zaman mücadele ettiği ve Kanlı Cuma’nın bu mücadelenin bir başka bölümü olduğu belirtilerek uluslararası toplumun sessizliğinin “sadece utanç verici değil aynı zamanda suç ortaklığı” anlamına geldiği kaydedildi.
‘İRAN REJİMİ BELUCİSTANDA BİR İŞGAL GÜCÜDÜR’
Açıklamada, “İran devleti Belucistan’da sömürgeci bir işgal gücüdür ve Belucileri siyasi, ekonomik ve kültürel haklarından mahrum bırakmaktadır. Çözüm reformlarda ya da kısmi özerklikte değil, tam bağımsızlık ve egemen karar almada yatmaktadır. Beluc ulusunun kendi topraklarını, kaynaklarını, kültürünü ve geleceğini kontrol etme hakkı vardır” denildi.
‘ÖZGÜRLÜK SADECE BİR SLOGAN DEĞİL’
Açıklamada devamla şunlar belirtildi: “Kanlı Cuma bize özgürlüğün sadece bir slogan değil, varoluşsal bir gereklilik olduğunu hatırlatıyor. Bir ulus kimliği, toprağı ve dili üzerinde tam kontrol sahibi olana kadar hayatta kalması risk altında olacaktır. Zahedan sokaklarında dökülen kan sadece bir protesto değil, Beluc ulusunun son nefesine kadar baskıya direnmeye devam edeceğinin ilanıdır. Özgürlük bir suç değil haktır. Zulme karşı direniş terörizm değil doğal bir tepkidir.”
MA