Airbus CEO’su Guillaume Faury, Alman Bild gazetesine yaptığı açıklamalarda, önümüzdeki 30-40 yıl içerisinde uçak üreticilerinin geleneksel tüp-gövde ve kanat tasarımlarından vazgeçerek, tek parça bir yapıda, geniş bir kanat içerisine entegre edilmiş yolcu kabinine geçebileceklerine dair görüşünü paylaştı. Bu yeni mimari, havacılık literatüründe “blended-wing body” (BWB) olarak adlandırılmakta. Kanat ve gövdenin birleştiği bu tasarım, kaldırma kuvvetini tüm yüzeye yayarak daha yüksek yük taşıma kapasitesi ve verimlilik sunuyor. Faury, bu konseptin özellikle geniş gövdeli uçaklarda daha uygun olacağını vurguladı.
PENCERESİZ KABİNİN RİSKLERİ
Faury, BWB tasarımının yanında getirilen önemli avantajlarla birlikte bazı kritik zorluklara da dikkat çekti. Bu yeni mimaride pencerelerin tamamen ortadan kaldırılabileceğini, bunun yolcular açısından doğal ışık eksikliği, yön kaybı hissi ve bazı kişilerde klostrofobi duygusu yaratabileceğini belirtti. Ayrıca acil durumlarda tahliyelerin daha karmaşık bir hale gelebileceğini de ifade etti. Merkezde oturan yolcular, mevcut uçaklarla karşılaştırıldığında çıkış kapılarına daha uzak kalacaklar ve dış ortamı görebilme imkânları olmayacak.
BWB YARIŞINDA ARTAN REKABET
Faury’nin bu konudaki açıklamaları, Airbus’ın blended-wing tasarımına olan ilgisini yeniden gündeme getirdi. Ancak Airbus bu alanda tek başına değil; farklı yeni üreticiler, geleneksel havayolu devlerine karşı avantaj sağlamak amacıyla BWB tasarımı üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. BWB konsepti ise yeni bir fikir değil; bunlar arasında en bilinen örnek olan Northrop B-2 Spirit bombardıman uçağı 1989 yılında uçtu. 1990’ların başında McDonnell Douglas, NASA ile iş birliği içinde BWB-17 projesini yürütmüş, şirketin 1997’de Boeing ile birleşmesinin ardından süreç X-48 adlı alt ölçekli prototiplerle devam etmişti. Ancak bu program 2013 yılında sona erdi. Bugüne dek, hiç tam boyutlu bir yolcu BWB uçağı sertifikalandırılmadı ve Boeing, kendi projeleri için geliştirme planını henüz açıklamadı.
AIRBUS ZEROe PROGRAMI
Airbus, 2017 yılından bu yana BWB tasarımlarını araştırmakta. Şirketin 200 kişilik blended-wing konsepti, sıfır emisyon hedefi olan ZEROe girişiminin ana bileşenlerinden biri durumunda. 2019’da gerçekleştirilen küçük ölçekli bir demonstratör modelinin, yakıt tüketiminde yaklaşık %20 tasarruf potansiyeline sahip olduğu ve daha geniş iç hacmi sayesinde yeni kabin düzenlemelerine olanak sağladığı ifade edildi. Airbus’ın uzun vadeli hedefi ise bu uçakların hidrojenle çalışması.
ZAMAN ÇİZELGESİNDE GECİKME
Ancak bu ilerlemelere rağmen, Airbus, ZEROe uçaklarının 2035 yılına ilişkin ilk öngörüsünü yaklaşık 10 yıl ileriye attığını açıkladı. Şirket, sertifikasyon sürecinin yüksek karmaşıklığı, küresel hidrojen altyapısındaki yetersizlikler ve penceresiz kabin gibi unsurlar nedeniyle yolcu kabulündeki potansiyel belirsizliklerin, bu ertelemenin başlıca nedenleri olduğunu belirtiyor.