Almanya’da önemli bir olay yaşandı. Hanau şehrinde, dün gece saatlerinde ırkçı bir saldırının izlerini anımsatan bir durum ortaya çıktı.
KIRMIZI SIVI FARK EDİLDİ
Güneydoğu Hessen Emniyet Müdürlüğü’nden edinilen bilgilere göre, yerel saatle 22.40’ta Plantagen caddesi üzerinde bir aracın üzerinde kırmızı sıvı gören bir şahıs, durumu polise bildirdi.
OTOMOBİL VE ÇEVRESİNE NAZİ SİMGELERİ ÇİZİLDİ
Olay yerine gelen polis ekipleri, kırmızı sıvının bulunduğu aracın kaputunda Nazilerin sembolü olan gamalı haç işaretine rastladı. Ayrıca, ekipler tarafından yapılan incelemede, aracın bulunduğu caddenin çevresindeki dört farklı sokakta 50’den fazla aracın dış yüzeyinde, bazı evlerin duvarlarında ve posta kutularında benzer sembollerin kırmızı sıvı ile çizildiği tespit edildi. Satır aralarında yapılan araştırmalar, söz konusu kırmızı sıvının kan olduğunu ortaya koydu.
SAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI
Polis, kanla çizilen Nazi sembollerinin yasaklı semboller olduğunu vurgulayarak, fail veya faillerin tespit edilmesi amacıyla mala zarar verme ve anayasaya aykırı örgüt sembollerinin kullanılması gerekçesiyle soruşturma başlattı. Ayrıca, soruşturmaya dair bilgi ve tanıklık sunan bireylere yardım çağrısı yapılarak halkın destek vermesi istendi. Almanya’da kamusal alanda gamalı haç veya diğer Nazi sembollerinin çizilmesi, suç kapsamına girmekte ve bu eylemler ağır para cezaları ile 3 yıla kadar hapis cezası ile karşılaşabiliyor.
GEÇMİŞTEKİ IRKÇI SALDIRI
Diğer yandan, 19 Şubat 2020’de, Tobias Rathjen’in şehir merkezindeki iki kafeye yönelik gerçekleştirdiği ırkçı terör saldırısında, aralarında dört Türk’ün de bulunduğu dokuz göçmen kökenli kişi hayatını kaybetmişti. Özel harekat timinin operasyonuyla saldırgan olan 43 yaşındaki Rathjen ve 72 yaşındaki annesi evlerinde ölü bulunmuştu. Resmi makamların ırkçı saldırı olarak nitelendirdiği olayla ilgili soruşturma sonuçlandı ve Federal Savcılık, 2021’de takipsizlik kararı aldı. Bu karar, saldırıyla ilişkili başka şahısların suç ortaklığı, azmettirme veya yardım etme durumlarına dair yeterli delil bulunmamasıyla gerekçelendirildi. Dönemin Başbakanı Angela Merkel de, “Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır” açıklamasında bulunmuştu.