
Ölümünün üzerinden 20 yıl geçen Karadenizli Laz sanatçı Kazım Koyuncu’nun ezgileri hala dilden dile dolaşıyor, halklara barış umudunu aşılıyor. Laz olmasının yanı sıra bölgede konuşulan Hemşince, Gürcüce ve Megrelce dillerinde de şarkılar söyleyen “Şair Ceketli Çocuk” Kazım Koyuncu’yu halklar hiç unutmadı. Unutulmaya yüz tutulan Lazca ve Hemşinceyi hem Türkiye hem de dünya halklarına tanıtan Koyuncu, aynı zamanda kişiliği ve yaşamı ile de öne çıktı. Kendisini tanımladığı “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim” diyen Kazım Koyuncu, eko-kırım, barış ve politikaya dair de bir sanatçının durması gereken noktada durdu. İlk kişisel konserini Amed’de veren Koyuncu, yine birçok ülkede çıktığı konserlerde barış, adalet ve özgürlük taleplerini şarkılarıyla haykırdı. Halklar arasına konulan düşmanlığa “Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız” sözleri ile karşılık veren Koyuncu, 25 Haziran 2005 yılında 33 yaşında yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Pançol köyünde 1971’de dünyaya gelen Koyuncu, müziğe ortaokuldayken babasının aldığı mandolinle başladı. Hep müzik yapmak isteyen Koyuncu, üniversite okumak için gittiği İstanbul’da 1991 1 Mayıs’ına ilişkin bildiri dağıtırken, gözaltına alınarak tutuklandı. Bir süre tutuklu kalan Koyuncu, cezaevinden çıktıktan sonra okulu bırakıp hayatını müziğe adadı. Koyuncu ve arkadaşları 1992’de “Dinmeyen” grubuyla özgün müzik yapmaya başladı ve kapağında “Serüvenlerinin farkında olmayanlar nereye yol aldıklarını bilemezler” yazan “Sisler Bulvarı” isimli bir albüm çıkardı.
ANADİLDE ÇALIŞMALAR YAPTI
Anadilinde çalışmalar yapmak isteyen Koyuncu, daha sonra bu gruptan ayrılarak, Lazca rock müzik yapan “Zuğaşi Berepe”nin (Denizin Çocukları) kuruluşunda yer aldı. 1995’te “Va Mişkunan (Bilmiyoruz)”, 1998’de de “İgzas (Gidiyor)” albümlerini yapan grup, 1999 yılında dağıldı. “Zuğaşi Berepe”nin bir misyonu olduğunu söyleyen Koyuncu, daha sonra grup için “Lazcanın ve yok olmak üzere olan birçok dilin ve kültürün tepkisini ortaya koyduk. Lazca şimdi 10 sene öncesinden daha iyi durumda. Artık gençler Lazcadan utanmıyor, önceden böyle bir durum vardı” ifadelerini kullandı. Yine Karadeniz müziğinin görünmezlerini ortaya çıkarmaya çalıştığını ifade eden Koyuncu, “Karadeniz’de farklılaşmış kültürlerin birbirine yaklaştığını söylemek gerekir. Karadeniz’in en çok bilinen müzikleri öne çıkarıldı. Ama çok farklı şarkılar mevcut, bunu da cesareti olanlar ortaya çıkarıyor. Televizyonlarda çok görülmüyor. Ama geleceğe kalacak olan şeyler bunlar” ifadelerini kullandı.
DAĞLARIN ÇOCUKLARINA…
Müziğin evrensel olduğunu her defasında dile getiren Koyuncu’nun Zuğaşi Berepe grubu da ilk konserini Amed’de verdi. Sahneye çıkan Kazım Koyuncu, Amed halkına “Denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim” diye seslendi. Bu sesleniş Amed halkında da karşılık buldu ki ölümünün hemen ardından ilk anması Sur Belediyesi’nin düzenlediği konserle oldu. Burada konuşan DEHAP Genel Başkan Yardımcısı Veli Büyükşahin, “Kazım Koyuncu’yu bu ülke kanser etti” diyerek Koyuncu’nun “Beni Çernobil değil, Türkiye’deki sistem kanser etti” sözlerini anımsattı.
HAKLARA SES OLDU
Daha sonrasında müzik hayatına yalnız devam eden Koyuncu, 2001’de “Viya” ve 2004’de “Hayde” albümlerini çıkardı. Koyuncu’nun ölümünden ardından ise 16 şarkının 4’ü konser kaydı, 4’ü demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde yer alan “Dünyada Bir Yerdeyim” albümü Halkevleri tarafından Ocak 2007’de yayınlandı. Koyuncu bu albümlerinde de Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Megrelce şarkılar seslendirdi. Karadeniz’in tüm kültür ve renklerini yansıtmaya çalışan Koyuncu, tulum, kemence, kaval gibi otantik çalgıların yanı sıra bas, elektrogitar, davul ve bilgisayar destekli seslerle müziğine tam da anlattığı gibi hem otantik hem modern öğeler kattı. Yine 2001 yılında “Gülbeyaz” isimli diziye müzikler yapıp birkaç bölümünde rol aldı.
‘VİYA’ İSMİ SAHİL YOLUNA TEPKİYDİ
Müziğin yanı sıra toplumsal olaylara ve Karadeniz’in uğradığı eko-kırıma da yüksek sesle tepki gösteren, Koyuncu, eylemlere katıldı, konserlerde, konuşmalarında talanı anlattı. Karadeniz’in felaketi olan tüm Karadeniz sahil hattı boyunca denizin önüne set olarak kurulan Karadeniz Sahil Yoluna karşı mücadele eden Koyuncu, “Şunu çok açık biliyorum. Politikacıların, belediye başkanlarının, iş insanları herkesin işine gelen bir proje. Zekâ düzeyleri pek fazla yeterli olmadığı için çok rahat imza atabiliyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Bunu yapmak için ya çok salaksınız, bir zeka sorununuz var ya da kötü niyetlisiniz, milleti salak yerine koyuyorsunuz. Her ikisi de kavga etmek için geçerli sebep” dedi. Yine albümün ismini de sahil yoluna tepki olarak koyduğunu söyleyen Koyuncu, şunları söyledi: “Viya albümünün adının Viya olmasının sebebi sahil yoluna bir tepkiydi. Viya bir nevi sahillerde yapılan aletsiz sörf. Çocuklar kendini dalgaya bırakır, kayalarla kavga eder. Bu çok önemli bir kültürel durum ve ritüeldi. Fakat eğer sahilleri doldurursak, böyle bir şey olmayacak. Bu bir simgeydi. Albümün içine de yazdım.”
EKOLOJİST KAZIM
Yine Artvin ve Bergama’da siyanürle altın aranmasına ve Fırtına Vadisi’nde, Hidroelektrik Santral (HES) yapılmasına da karşı çıkan Koyuncu, HES’lerle ilgili “Heyelanlar, depremler oluyor bunlar kader mi? Başka yerde deprem oluyor 2 kişi bayılıyor, Türkiye’de 20 bin kişi ölüyor. Heyelanlardan her sene bir sürü insan ölüyor, toprak yok oluyor. Bu kader mi? Değil. Bu sizin kötü niyet ya da beyinsizlikle yaptığınız politikalar, imara açılan yerler, derelere baraj yapma kaygılarınızın sonucu. Buradan kim ne kazanacak? Ama milyonlarca insanın geleceğiyle oynuyorsunuz. Bütün dünyanın ortak mirası olan doğa, deniz, Fırtına Deresi, Artvin’deki dereler. Bütün bunlara karşı çıkmak için filozof, sanatçı olmaya gerek yok. Korkmamak lazım. Devlet ne için var? Türkiye’de gelenek her şey devlet için. Hayır devlet benim haklarımı korumak için var. Ben devleti korumak için neden çaba sarf edeceğim” diye tepki gösterdi.
Bir diğer tepkisini de Ukrayna’da patlayan Çernobil Nükleer Santrali’nden sızan radyasyonla ilgili dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ın Karadeniz’de yetişen çayların radyasyondan etkilenmediğini kanıtlamak için çay içmesine verdi. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın, “Korkmadan çay içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor” sözlerine tepki gösteren Koyuncu iki siyasetçi için “O çayı içen biri geri zekâlıdır… Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
‘YERYÜZÜNDE ŞARKILAR SÖYLEDİK’
İnsanların bir yaşam tarzı ve felsefesi olması gerektiğini kaydeden Koyuncu, kendini “Devrimi düşlüyorsan ona göre yaşarsın. Yürüyüşün farklı olur. Bakkala, manava başka türlü davranırsın” cümleleri ile açıklarken, Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde verdiği son konserinde sevgi ve barışı yükseltmek için müzik yaptığını ve yapmaya devam edeceğini söyledi. Enternasyonalist müzisyen Koyuncu’nun hayatını kaybettiği dönemde söylediği yaşama dair şu sözler ise halen hafızalardaki yerini koruyor: “Güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlara, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara’ya, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…”
ELİNDE GİTARI, YÜZÜNDE GÜLÜMSEMESİYLE HOPA’DA YAŞIYOR
2004’de kansere yakalandığını öğrenen Koyuncu, ağır tedavi süreci ve ağrıları artmasına rağmen müziği bırakmadı. “Şair ceketli çocuk” genç yaşta, 25 Haziran 2005 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ertesi gün Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda binlerce kişinin katıldığı anma töreninin ardından, Kâzım Koyuncu’yu taşıyan aracın arkasından Taksim’e kadar yürüyen kitle o günden bugüne “İnsan ölür, isyan yaşar. Kazım Koyuncu isyandı” sloganını dilinden düşürmedi. Aynı akşam Trabzon Havaalanı’nda olan Karadenizliler, Koyuncu’nun doğduğu Hopa’ya doğru arkasından büyük bir konvoy oluşturdu. Koyuncu, 27 Haziran 2005 günü evinden binlerce seveni tarafından alınıp tulum sesleri arasında Hopa Meydanı’na getirildi ve toprağa verilmek üzere doğduğu Pançol’a doğru giderken de arkasında yine binlerce kişi vardı. Laz Kazım Koyuncu’nun cenazesinin üzerine Hemşin poşusu, çok sevdiği Trabzonspor’un bayrağı ve çiçekler koyulurken, yaşamı boyunca seslendirdiği Lazca, Hemşince, Megrelce ve Gürcüce şarkılarla uğurlandı. Dünyadan göçüp giderken geriye çok sevdiği şarkıları ve Trabzonspor atkısını bıraktı. Koyuncu halen Hopa sahilinde elinde gitarı ve yüzündeki gülümsemeyle Hopalıları selamlamaya devam ediyor.
ANILACAK
Ölümünün ardından hiç unutulmayan Koyuncu, her yıl mezarı başında anıldı, adına festivaller düzenlendi, şarkılar, kitaplar yazıldı, belgeseli yapıldı, taraftarı olduğu Trabzonspor taraftarları adına besteler yazdı, fotoğrafının olduğu bayrakları her stada kendileriyle götürdü. Koyuncu için bu yıl da ailesi ve sevenleri tarafından saat 11.30’da Hopa Parkı’nda, 12.57’de ise köyü Pançol’da bulunan anıt mezarında bugün anması yapılacak.
MA / Tolga Güney