
Türkiye, AKP’nin 21 yıldır iktidarda olduğu dönemde ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır. AKP’nin “yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele” vaatleri yerine savaş politikalarında ısrarcı olması, ekonomiyi çöküş noktasına getirmiştir. Uluslararası sermaye hareketlerindeki yavaşlama ve ülkeden çıkan sermayedeki artış nedeniyle Türkiye ekonomisi iflas riskiyle karşı karşıya kalmıştır.
Ekonomistlerin deyimiyle 2023 yılında tam bir ekonomik kaos hali hâkim olmuştur. Ekonomi büyümesi devam etmiş olsa da gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle emekçilerin milli gelirden aldığı pay üçte birin altına düşmüştür. Yoksulluk, özellikle emekçiler, emekliler, işsizler, kadınlar, gençler ve çocuklar açısından derin bir sorun haline gelmiştir.
Enflasyon oranları da yüksek bir seviyede seyretmektedir. Gelir adaletsizliği ise artmıştır. Özel sektörün büyümesi ve bankaların karları artarken, işçilerin payı azalmıştır.
Yoksulluk, açlık ve yoksulluk sınırındaki artışlar artmıştır. Sosyal yardım alan kişi sayısı 30 milyona ulaşmıştır. Hane halkı borçları da artmıştır.
2024 ve 2025 yıllarında ekonomik krizin faturası halka daha da ağır biçimde ödettirilecektir. Enflasyon ve işsizlik sorunları devam edecek ve stagflasyon denilen bir kriz biçimi yaşanacaktır. İhracata yönelim artırılmaya çalışılacak ancak bunun sonucunda reel ücretler düşürülecek ve halk daha da yoksullaşacaktır.
Bu süreçte emek, demokrasi ve barış güçlerinin bütünleşik bir mücadeleye hazır olması gerekmektedir. İşçi grevleri gibi isyanlar artabilir ve bu da siyasal İslamcı otoriter rejimin daha da sertleşmesine neden